DİSİPLİN

Disiplin kişilerin içinde yaşadıkları topluluğun genel düşünce ve davranışlarına uymalarını sağlamak amacıyla alınan önlemlerin bütünü, sıkı düzen anlamına gelir. Otokontrol (özdenetim) ise daha önemli bir amaca ve duruma ulaşabilmek için kişinin tepkilerini, davranışlarını veya başka amaca yönelme eğilimini denetleyip kısıtlamasıdır. Çocuklarda oluşturulacak disiplin kavramının amacı çocuklarda otokontrol duygusunu oluşturmaktır. Disiplin, Latince “disciple” kelimesinden gelir ve “öğrenen kişi” anlamını gelir. Disiplin, ceza, azarlama ve zor kullanmadan ziyade öğretme ve korumayla ilgilidir. Çocuklara disiplinin vermenin amacı her şeye itaat eden, her şeyi sorgusuz kabullenen, asker anlayışlı bir çocuk yaratmak değildir. Çocuklarda disiplinin hedefi çocuklara doğruyu ve yanlışı ve bunları birbirinden ayırt etmeği öğretmek; toplumda ve dünyada etkili, mutlu ve başarılı bir şekilde yaşayabilmesi için çocukların otokontrol geliştirmesini sağlamaktır.

 

Bebeklerin otokontrolü yoktur. Bebekler yaptıkları davranışların sorumluluklarını hissedemezler. Bebeklerin ağlaması bir iletişim ve yardım çağrısı olduğundan hastalıklarında, açlık, susuzluk, temizlik, uyku gibi fiziksel ihtiyaçları olduğunda, gaz sancılarında ve acı çektiklerinde ağlarlar. Bebek 3 aydan küçük ise ağlaması göz ardı edilmemelidir. 3 aydan küçük bebekler ağladıkları her an annesi tarafından hemen kucağa alınmalı, ağlamanın nedeni saptanarak uygun şekilde giderilmelidir. Bu dönemde bebeğe, bakım verilen çevrenin güvenli olduğu duygusu verilmelidir. 3 aydan sonra anne bebeğin ne nedenle ağladığını anlamaya başlar. Bu dönemden sonra anne meşgul ise 2-3 dakika bebeğin ağlaması pek sorun yaratmaz. Bebek bu dönemden sonra her istediğinin anında yapılamayacağını öğrenmeye başlayacaktır. Bebek büyüdükçe bekletme süreleri uzatılabilir. 6-8 aydan sonra ağladığında ise hemen susturulmamalıdır. Ağlamanın nedeni biliniyorsa, bağırmadan ve sevgiyle durum ile ilgili kısa bir açıklama yaparak kendisiyle kısa bir süre sonra ilgileneceği bebeğe belirtilmelidir. Uzun açıklamalar yapılmamalıdır. Bebeklerin dünyanın kendileri etraflarında dönmediğini kademeli olarak öğrenmeleri gereklidir.

 

7-8 aydan sonra bebek “hayır” cevabı almaya hazırdır. Bebek bu dönemden sonra yanlış bir şey yaparsa bağırmadan, yüz ifadesiyle yaptığı olayı onaylamayarak, hayır demek gereklidir. Böylece yaptığı şeyi ebeveynlerin yüzündeki sert ifade ve hayır sözcüğüyle ilişkilendirmeye başlayacaktır. 1 yaş altındaki bebekte hafıza ve hatırlama sınırlı olsa da yaptığı olaylarla hayır kelimesini ilişkilendirilebilir. Hayır derken çok seçici olunmalıdır. Her durumda hayır denilmez. Tehlikeli durumlar için karalı ve ısrarlı bir şekilde hayır denilmelidir. 1 yaşına gelince bebekler neleri yapıp neleri yapamayacaklarını öğrenmeye başlarlar.

 

Bebeklerde gelişen, birilerine vurma eylemi incitme amacı taşımaz. Fakat ne nedenle olursa olsun buna izin verilmemelidir. Vurma, dövme ve şiddet gösterme doğru bir davranış olmadığından olay başladığından öğrenme zamanı gelmiştir. Vurma doğrulanmamalı, yüz ifadesi ve sözle hayır denilmelidir. Kişilerin sevilmesi gerektiği kısa sözler ve eylemle bebeğe hatırlatılmalıdır. Bu tür ilk disiplin yöntemleri defalarca kez kullanılmasına rağmen bazı çocuklarda başarılı olmayabilir. Vurma olayları devam ederse, birazcıcık daha güçlü disiplin yaklaşımı sergilemek gereklidir. Karalı olunmalı, bağırılmamalı, şiddet gösterilmemeli, çocuk sıkıca 1-2 dakika tutulmalı ve durumdan hoşlanılmadığı gösterilmelidir. Gerekirse odasına götürülüp kısa süre odasında birlikte beklenilmelidir. Aşırı tepki göstermeden kararlı olunmalıdır. 1 yaşındaki çocuklar ebeveynlerden gelen duygusal sinyallere karşı önemsenecek düzeyde hassastırlar. Bu şekilde çocuğa, davranışının doğru olmadığını gösterir ve davranışın yanlışlığını anlatılmış oluruz.

 

Bebeklere hayır denilirken ve disiplin vermeye çalışırken bebeğe kötü davranılmaz. Bebeğe değil, istenmeyen eyleme hayır denildiği unutulmamalıdır ve bu bebeğe hissettirilmelidir. Bebek kötü ve yanlış bir şey yaptığında aşırı tepki ve öfke gösterilmemelidir. Disiplin cezalandırmak için değil, öğretmek için kullanılmalıdır. Bu dönemlerdeki disiplin yaklaşımı sonucu bebekler otokontrol kazanmayacaklardır. Fakat bu dönemdeki disiplin sonraki yıllarda geliştirilecek ve bu etkili disiplin anlayışı için temel oluşturacaktır.

 

Çocuk 1 yaşını geçtikten sonra yürümeye başlar ve çevreyi tanımaya, karıştırmaya ve araştırmaya çalışır. Artık edilgin ve bağımlı durumundan çıkmaktadır. Bu 1-3 yaş arası olumsuzluk, inatçılık ve bencillik dönemidir. Aileler bu dönemde çocuklarının inatçı ve olumsuz gelişeceği ve bu durumun kalıcı olacağı korkusu taşırlar. Bu kaygıyla da çocuklarını disipline etmeye çalışırlar. Çocuğu disipline etmek için kesinlikle bağırılmamalı, kötü davranılmamalı ve şiddet gösterilmemelidir. Çocukların bu dönemlerde evde araştırma yapmaları ve etrafı karıştırmalarına izin verilmelidir. Bağımsızlıklarını geliştirmeleri ve kazalardan korumak için evin aşırı düzenini bozmaksızın evi güvenli hale getirmek gereklidir ve değerli eşyaları ulaşamayacakları şekilde kaldırmak uygun olur. Bu dönemlerde çocuklar sinirlenip öfke nöbeti gösterdiklerinde sakin, anlayışlı ve destekleyici davranılmalı, onun yanında olunduğu, onunla ilgilenildiği ve sevilmeye devam edileceği hissettirilmelidir.

 

Problemleri ve sorunları önlemek için disiplin girişimleri yanında tutarlı bir şekilde sınır koymak gerekir. Yanlış görülen hareketlere sınır konulmalıdır. Tutarlı sınırlar çocuklara nelerin doğru ve nelerin yanlış olduğunu, beklentilerin ne olabileceğini ve nasıl davranılması gerektiğini öğretir. Sınırlar az, tutarlı ve adil olmalıdır. Çocuklara sınırların neden konulduğu açık, basit ve anlayabilecekleri tarzda açıklanmalıdır. Sınırlar, otokontrolü öğretmenin ilk basamağıdır. Çocukları disipline etmek, doğru davranışları ve otokontrolü öğretmek basit ve kolay bir şey değildir. Bunları oluşturmak uzun zaman gerektirir. Sabırlı, sakin, kararlı olunmalı ve disiplin yaklaşımları bıkmadan tekrarlanmalıdır.

 

Okul çağına gelen çocuklar bu dönemlerde oluşturulmak istenen disiplin ve otoriteye karşı bağımsızlıklarını göstermek için kurallara karşı gelmeye çalışırlar. Disiplin yaklaşımlarını kabul etmeyip “hayır” derler. Bu duruma boyun eğilmemeli, aile kurallarından vazgeçilmemelidir. Önemli olan sorunlara makul sınırlar konulması ve bağırma ve şiddet göstermeden sınırların nedeninin açıklanmasıdır. Sınır ve sınırın nedeni çocuklara açıklanırken sözler kadar vücut dili de önemlidir. Sınırlarda kararlı olunmalı, açıklamalar net ve açık olmalıdır. Bu açıklamalar çok yumuşak veya yüksek ve kızgın bir ses tonuyla değil kesin ve kontrollü ses tonuyla, çocuklarla yakın olup göz teması kurarak, başka bir şeyle ilgilenmeden ve  uygun bir ortamda yapılmalıdır. 

 

Disiplin oluşturma yaklaşımları çocukluk ve ergenlik boyunca uygulanacaktır. Değişik disiplin yaklaşımları vardır. Sorgusuz şekilde itaati sağlamayı ve otoriteye saygı göstermeyi amaçlayan, katı ve güç kullanma yöntemlerini içeren bir tarzın uygun bir yöntem olmadığı açıktır. Buna karşılık otoriter tarzın tam tersi, sınırı ve hayırı neredeyse yok derecede olan, aşırı özgürlük veren ve sınırsız bir tarz da uygun değildir. BU iki olumsuz yöntemin ortası bir tarz göstermek uygundur. Olgun, anlayışlı, açıklayıcı, sevgi yaklaşımlı, çocuğa saygılı olan, ona uygun bağımsızlık tanıyan ve demokratik ebeveynler olmak ve ona bu tür bir disiplin yaklaşımı sunabilmek gereklidir. Disiplinin amacı çocuklara mutlu ve başarılı olmaları için gerekli beceri, bilgi ve değerleri kazandırmaktır.

 

Çocuklar sadece okul çağında ve ergenlikte değil, her zaman sınırları zorlarlar. Çocuklara kararlı, devamlı, tekrarlayıcı ve anlayabilecekleri tarzda davranmak ve doğruyu söylemek çocuklar için gereklidir. Bu tür bir davranış sonucu, çocuklar ne yapacaklarını veya ne yapmayacaklarını ve de yapıp yapmamada ödeyecekleri bedeli, kaybedecekleri ve kazanacakları değerleri öğrenirler. Disiplin oluşturma çabalarında ödül kullanıldığı gibi bazen cezalar kullanılabilir. Çocuğun canını yakmayacak, çocuğun yaşına ve gelişimine uygun, haklı bir durumda ve neden verildiği açıklanan cezaların verilmesinde sakınca yoktur. Bunlar bir çeşit bedel ödeme olarak kabul edilecek cezalardır. Çocuklar öğrendikleri ve yapmaması gereken şeyleri yapmaları durumunda bedel ödeme şeklinde olan bu cezaları almalılardır. Ayrıca bu ceza anlayabileceği, uygun bir şekilde çocuğa anlatılmalıdır. Cezadan önce çocuklar bu konularda uyarılmalı ve uyarılara rağmen yapmamaları gerekenleri yapmaya devam ederlerse bedel ödeme cezaları verilmelidir. Ancak cezalar tehdit halinde kalmamalıdır. Çocuklar ebeveynlerin ağzından çıkanların yapılmadığını görürse cezanın anlamı kalmaz.

 

Kuralların oluşturulması ve disiplinin sağlanması için ödül, cezadan çok daha fazla kullanılmalıdır. Ödül, çocuklara çok daha iyi bir motivasyon sağlar. Ancak ödül, ailelerce bazen yanlış kullanılmaktadır. Ödül, çocukların yaşlarına uygun olan ve zaten yapmaları gereken normal bir şeyi yaptıklarında veya bu tür şeyleri iyi yaptıklarında verilen bir şey olmamalıdır. Bu koşullarda verilen ödül rüşvet anlamını taşır. Çocuklara ve kimseye rüşvet verilmez. Çocukları yaşlarına uygun yapmaları gereken şeyleri zaten yapmalılar ve sorumluluklarını yerine getirmeleriler. Bu normal durumlar için ödül verilmez. Zira normal durumlar için ödül verilirse çocuk bu durumlarda yapması gereken şeylerin kendi sorumluluğu olmadığını düşünecektir. Böylece sorumlulukların herhangi bir çıkar elde etmek için yapılacağı anlamını çıkaracaktır ve bundan sonra çocuğa zaten normalde sorumluluğu içerisinde yer alan davranışları yaptırmak çok zor hale gelecektir. Cezanın ve ödülün, yerinde, zamanında, gerekli durumlarda, gerektiği dozda ve yaşına ve durumuna uygun olması gereklidir. Çocuğu, rüşvet niteliği taşıyan ödüllerle büyütme, bedel ödemeyi bilmeyen, sınırsız, sorumluluk göstermeyen, uyumsuz, evden kaçan ve öfkeli çocuk haline getirir. Ayrıca şiddet göstermek ve dövmek gibi çocuğun fiziksel olarak canını yakacak bir ceza da çok açıktır ki verilemez. Dayak bir eğitim aracı ve bir ceza sistemi değildir. Bir iş yaptırmak ve özellikle de yaptırmamak için sevgi vermeyi pazarlık haline getirmek, yeterli yemek yemezsen veya uslu durmazsan seni sevmeyeceğim şeklinde  açıklamalar yapmak da çok yanlıştır. Ebeveynlerin çocuklarına verici sevgi anlayışıyla ve karşılık beklemeden sevgi vermeleri gereklidir. Sevgi, rüşvet gibi verilmez.

 

 

Ailelerin önemli yakınmalarından birisi de çocukların onları dinlememeleridir.  Çocukların söylenileni yapmamaları durumunda çocukla yaşına ve gelişmesine uygun konuşma yapmak gereklidir. İlişki gerilmeden, sakince neleri yanlış yaptığı ve bunun kendisini, anne-babayı ve aileyi nasıl etkilediği açıkça ve net bir şekilde anlatılmalıdır. Gerekirse çocuklara bir program yapılılabilir. Buna uyması gerektiği ve uymadığı zaman neler olacağı anlatılabilir. Önemli olan çocukların ebeveynlerin kararlı ve ne istediğini bilen kimseler olduklarını anlamasıdır. Çocuk karşısında rica eden, adeta yalvaran ve kararsız ebeveynler gördükçe çoğu kez söylenilen şeyleri yapmama seçeneği düşünecekler ve istenilenden başka bir şey yapmayı yeğleyeceklerdir. Genellikle sorun, çocukların söylediklerimizi anlamamaları ve dinlememeleri değil, bizim çocuklarla nasıl konuşmamız gerektiği konusundaki yetersizliğimizdir.

 

Disiplin cezalandırmak için değil, öğretmek için kullanılmalıdır.