DİL GELİŞİMİ

4-6 aylık arası bebekler, sesli ve sessiz harfleri içeren tek heceli sesler üretirler. Bu dönemde bebek, önceden çıkardığı sesleri tekrarlar ve taklit eder. Bu tekrarlamalar adeta sesli bir oyun oynamadır. Bu sesli oyuna ebeveynler de katılırsa oyun çok zevkli bir hale gelir. 6-10 ay arasında ise (genelde de 8. ayda) önceki dönemde üretilen tek heceli sesler, hece tekrarı şeklinde, arka arkaya tekrarlanarak geliştirilir. Bunlar anlamlı sözler değildir, “ba-ba-ba”, “de-de-de”, “ma-ma-ma”, “da-da-da” gibi hece tekrarlamalarıdır. Bu hecelemeler gerçek iletişim aracı değildir. Heceleme sözle yapılan bir pratik, bir jimnastiktir. Bebekler 1 yaşına doğru ise (10-14 ay arası) ilk anlamlı ve gerçek sözcüklerini kullanabilir hale gelirler. Bu ilk gerçek, aile bireyleri, yiyecek ve hareket sözcükleri gibi çocuğun günlük yaşamını yakından ilgilendiren, işlevi olan ve yakın çevreye ait sözcüklerdir. Sözcükler “baba”, “mama”,  “gel”, “bay bay” gibi tek veya iki heceden oluşan ve bir cümle işlevi gören sözcüklerdir. 12 aylık bir bebeğin anlamlı sözcük dağarcığı yaklaşık 3-8 sözcük kadardır. Fakat bu dönemdeki bir çocuğun anladığı sözcük sayısı, ifade ettiği sözcük sayısından çok daha fazladır. Dilin kullanılmasından önce anlaşılması gereklidir. Çocuklar dili anlamlı kullanmadan önce kelimeleri ve cümleleri anlamaktadırlar. Dilin gerçek anlamda anlaşılması bebeklerde 8. ay dolaylarında olmaktadır. Bebekler 9-12 ay arası duydukları sözcük ve cümlelere el, kol ve vücut hareketleriyle cevap verirler. Sonradan da 1 yaş civarında anlamlı kelimeler çıkarırlar. Anlaşılan dil, kullanılmaya başlanır. İlk sözcük kullanımı da genellikle yürümenin başladığı zamanda oluşur.

 

12-18 ay arası dil ve düşünce gelişimi yakından ilişkilidir. Bu dönem papağan dönemidir. Çocuklar konuşulanı dikkatlice dinleyerek konuşulanları taklit etmeye çalışırlar. Bu dönemde basit komutları anlayıp yerine getirebilirler. 18. aya gelindiğinde 10 civarında kelimeyi anlaşılır şekilde kullanabilirler. 18. aydan sonra iki sözcüklü cümleler kurabilirler. İki sözcüklü cümleler kullanabilme yetisi oluştuktan sonra çocuklar giderek yeni sözcükler öğrenmeye başlarlar. 2 yaş civarında cümleler edat, bağlaç ve benzeri önemsiz sözcükler dışarıda bırakılacak şekilde telgrafik cümlelerdir. “Baba, bana su verir misin?” cümlesi “baba, su” şeklinde ifade edilir. 2 yaş dönemine gelindiğinde ise çocuklar, üç sözcüklü cümleler kurulabilir ve yaklaşık 50 (bazen de 200) sözcük dağarcığına sahip olurlar. 2-3 yaş arası giderek 2-3 sözcükten daha uzun cümleler kurulmaya ve yavaş yavaş zamirler, sıfatlar, zarflar, çoğul ekleri, geçmiş zaman ekleri vb. basit düzeyde kullanılmaya başlar. Dil gelişiminde telaffuz da önemlidir. Telaffuz taklitle öğrenilir. 12-18 ay arasında çocuğun konuşmaları telaffuzu nedeniyle genelde sadece yakınları ve ailesi tarafından anlaşılır. 18. aydan sonra 3 yaşına kadar çocuklar birçok kelime öğrenip kullansalar da telaffuzda çok az ilerleme oluşur. 3 yaş dönemine gelindiğinde telaffuz tamamen anlaşılır ve bebek sesi tizliği kaybolup ses kalınlaşır, yüksek tona ulaşır.  Sonuçta 3 yaş dolduğunda yaklaşık 400’ ün üzerinde sözcük dağarcığı oluşur. Bu dönemde 6-8 sözcüklü cümleler kurulabilse de genelde kurulan cümleler ortalama 3-4 sözcük uzunluğundadır. 3 yaşında artık çocuk gündelik konuşmaları rahatça anlar ve kendini rahatlıkla ifade eder.

 

Dil gelişimi çocuğun ilk kelimeyi söylemesi ile başlamamaktadır. Dil gelişimi doğumdan itibaren başlar. Bebekler doğduklarından itibaren sürekli olarak dinlerler, öğrenirler ve konuşmaya başlamadan çok önce bile sözcüklere karşılık verirler. Bu nedenle çocuklarla, bebeklikten itibaren sürekli olarak konuşulmalı, içinde bulunulan durum ve yapılan eylemler hakkında açıklamalar yapılmalıdır. Ne kadar konuşulursa söz dağarcığı o kadar artacaktır. Bebekler iletişim çabaları gösterdiğinde bu çabaların anlaşıldığı belirtilmeli ve karşılık verilmelidir. Beğendiği nesne verilmeli, el çırptığında el çırpılmalı, agucuklar çıkardığında agucuklar çıkarılmalıdır. Agucuk çıkarmaktan korkmamak, doğru dil kullanımı konusunda endişelenmemek gereklidir. Önemli olan iletişim kurma çabalarının anlaşıldığının gösterilmesi ve karşılıklı iletişim kurmaktır. Bebeklerin tek hece ürettikleri dönem ve sonrasında (4-12 ay) çıkardıkları sesler taklit edilmeli ve karşılıklı ses oyunları oynanmalıdır. Bebek konuştuğunda onunla konuşulmalı ve sonra durup onun cevap vermesi beklenmelidir. “Mama” derken mama, “baba” derken baba gösterilmelidir. Oyuncakların, çeşitli nesnelerin, taşıtların ve doğanın sesleri dinletilmelidir. Bebeklere başlangıçtan itibaren müzik dinletmek çok uygundur ve müzikteki ritim ve tonlar dil gelişimi için çok yarar sağlar. Konuşmalarda genel ve belirsiz terimler kullanılmamalıdır. Bisküvüye mama, çıngırağa oyuncak denilmemelidir. Başlangıçta zamirler de mümkün oldukça az kullanılmalıdır. Bebeklere uygun durumlarda yeni kelimeler öğretilmelidir.

 

Resimli kitapların incelenmesi, resimler üzerinde konuşmak ve resimli öykü kitapları okumak dil gelişimine büyük katkı sağlar. Çocuklar konuşmaya başladığında onlarla konuşulmalıdır. Çevredeki şeyler isimlendirilmelidir. Çocukların konuşmasını sağlayacak sorular sorulmalı, dille ilgili oyunlar oynanmalı, resimli öykü kitaplarını anlatmaları istenmelidir. Karşılıklı sohbet edilmelidir. Başkalarıyla konuşmaları için cesaretlendirilmelidir. Konuşurken doğal olmak, basit cümleler kurmak, normalden biraz daha yavaş konuşmak ve onları dinlerken gözlerine bakmak gereklidir. Çocukların konuşurken yaptıkları yanlışlara ve dil bilgisi hatalarına gülünmemeli ve yanlışları tekrarlanmamalıdır. Bunun yerine doğrusu söylenmelidir. Eksik ya da yarım cümleler genişletilerek tekrarlanmalı, konuşmalarında boşluk kalıyor ise boşluklar doldurulmalı ve daha fazla bilgi verilmelidir. “Anne mama” dediğinde “mama mı istiyorsun? Hemen veriyorum.” ; “Bu ver” denildiğinde “Biraz daha mı su istiyorsun? Şimdi sana suyunu veriyorum” veya “Kamyon gel” diyorsa “Evet, kamyon geliyor” denilmelidir. Çocukların dili doğru ve zengin kullanabilmeleri için ebeveynlerin her şeyde olduğu gibi dil gelişiminde de doğru bir model olmaları çok önemlidir.

 

3 yaşından sonra çocukların bilişsel gelişimi büyük bir gelişme gösterir ve hızla sözcük dağarcıkları genişler. Unutulmamalı ki dil gelişimi çocuktan çocuğa değişiklikler gösterir. Bu dönemde her çocuk belirgin şeklide bireysel ilerleme kaydeder. Konuşması akıcılık kazanır. 4 yaş dolduğunda 1000-1500 kelime kullanılır. Ortalama 5 sözcükten oluşan, dil bilgisi kurallarına uygun, karmaşık cümleler şeklinde konuşma yetisinde gelişme gösterilir. 5 yaşında konuşma bir yetişkininki gibidir ve 2000 kadar kelime kullanılır. Cümleler 6 sözcükten oluşur. 6 yaşında bağlaçlar ve çoğul ekleri doğru olarak kullanılır. Nesneler ve sıfatlar kullanılarak cümleler ayrıntılı ve iyi şekilde tanımlanabilir. Konuşma ve sohbetler dikkati dağılmadan sürdürebilir.

 

3-6 yaş arası dil gelişimi bilişsel gelişime temel oluşturur. Dil gelişimi ve sözcük dağarcığının genişliği sosyal ve duygusal gelişme içinde önemlidir. Bu dönemlerde çocuklarla konuşmak, onları dinlemek, dikkati onlara yönelterek onlarla sohbet etmek ve sözlerini kesmeden ve düzeltmeden özgürce konuşmalarına izin vermek gereklidir. Çocuklara bol bol ve yüksek sesle kitap okumak hem sözcük dağarcıklarını genişletir hem de sözcüklerin seslerini öğretip bilişsel gelişimi sağlar. Okuma anında çocuk sorular sorarsa bunlar yanıtlanmalı, okunan öyküler ile ilgili sorular sorulmalı, onun da resimlere bakarak öykü anlatması sağlanmalıdır. Çocuklar konuşurken yanlışlar yaptıklarında sözleri kesilmemeli, yanlışlar düzeltilmemeli, doğru bir dille sadece söylemek istediği şeyler tekrar ifade edilmelidir. Kendi kendilerine konuşmaları ise dil gelişimin olumlu bir ilerlemesi olarak görülmelidir.

 

6 yaşından sonra, okul döneminde, dil gelişiminin doğal sonucu olarak okuma ve yazma becerileri oluşur. Okulun çocuklara okuma sevgisi kazandırması beklenilmemeli, çocukların okumaya karşı istek ve sevgilerini ebeveynler geliştirmelidir. Bunun için ebeveynlerin kitap ve gazete okumada, okumadan zevk alındığını göstermede, okumanın bir eğlence ve bilgi kaynağı olduğunu öğretmede uygun model olmaları gerekir. Evde okuma malzemeleri bulundurulmalı, çocuklar okumaya teşvik edilmeli, okuma yazma öğrenseler dahi gündüz vakti veya gece yatarken birlikte okuma seanslarına son verilmemelidir.

 

Dil gelişimini etkileyen birçok faktör vardır. Çocukların şiddetli ve uzun süreli hastalıkları çocukların konuşmalarını anlamlı şekilde geciktirebilir. 2 yaşına kadar ses çıkarmanın zeka ile ilişkisi yoktur. Ancak 2 yaşından sonra dil gelişimi zeka ile bağıntılıdır. İyi sosyo-ekonomik koşullar ve sağlıklı aile ilişkileri dil gelişimini olumlu etkiler. Kendileriyle konuşulan ve uygun ilgi ve destek alan çocuklar konuşmak için cesaretlenirler ve dil gelişimde ilerleme gösterirler. Konuşma konusunda ve dil gelişiminde erkek çocuklarının her zaman kız çocuklarına göre geri kaldıkları ve dil gelişimde bireysel farklılıklar olacağı unutulmamalıdır.

 

Kekemelik, seslerin, hecelerin ve sözcüklerin söylemesinde sessiz veya işitebilir tekrarlamalar ve uzatmaların olması ve sözcüklerin aşırı gerginlikle, yanakların şişmesi, gözlerin kırpışması, dudakların uzaması, yüzün kızarması gibi değişik yüz ifadeleriyle birlikte olduğu, anlatım akılcılığındaki bozukluk olarak tanımlanabilir. Genellikle 3-4 yaşlarında görülmeye başlar. Fakat 3 yaş civarında görülen kekemeliklerin çoğu geçicidir. Bu dönemlerde beyin gelişimi hızlanmaktadır. Çocuk çok hızlı ve fazla şey düşünmekte; buna karşın dil, dudak ve konuşma düşüncelerin aktarılmasına yetişemediğinden geçici olan kekemelik durumu oluşur. Bu yaşlarda oldukça sık görülen bu durum, belli bir dönem sonra yardım almaksızın düzelebilmektedir. Bu sorunun kalıcı olmasına ebeveynlerin ve çevredeki kişilerin yanlış tutumları sebep olabilir. Ebeveynler kaygı duyup, bunun geçici olacağına inanmayıp, çocuğun çıkaracağı sözcüklere dikkat edip, sözcüklerde aşırı düzeltmeler yaptıklarında ve iyi konuşma beklenildiğinde çocuğun konuşması bu durumdan olumsuz etkilenir ve kekemelik kalıcı hale dönebilir. Bu durumlarda çocuklar ne konuşacaklarına dikkat etmeye başlarlar ve aşırı heyecanlanırlar. Hatta bu durum az ve seçici konuşmalarına neden olur. Bu nedenle geçici olan bu dönemdeki kekemelik, çocuğun konuşmasında oluşan bu takılmaya dikkat çekilmediğinde kendiliğinden geçer. Çok az çocukta 3 yaşta başlayan kekemelik sürekli kekemeliğin başlangıcıdır. Bu bozukluğun oluşmasının tam nedeni bilinmemektedir. Aşırı otoriter disiplin anlayışı, sosyal ilişki kurmada zorluk ve endişe çocuğu kalıcı kekemeliğe götürebilir. Kaygı, korku ve zorlu yaşam kalıcı kekemeliğe neden olmasa da konuşma bozukluğu ve anlatım akıcılığı bozukluklarını artırabilmektedir.