CİNSEL GELİŞİM

Anne ve babalar belli bir cinsiyet ile dünyaya gelen bebeklere ilk aylardan itibaren cinsiyetlerine uygun davranış ve tutumlar sergilerler. Cinsiyetlerine uygun giysiler alırlar. Cinsiyetlerine uygun saç ve görünüş sağlarlar. Sevmeler, dokunuşlar, sevgi sözcükleri bile bazen cinsiyetlerine uygun ifade edilir. Kızlar yumuşak, erkekler daha kaba sevilir. Kızlar “güzel”dir, “şirin”dir; erkekler “aslan”dır, “güçlü”dür. Çocuklar bir yaşına geldiklerinde, cinsel kimlikleri (kız veya erkek oldukları) davranışlarından ve görünüşlerinden -dikkatli bir gözlem ile- anlaşılır hale gelir. Buna ek olarak bir yaşında bebeğin ilk cinsel duyguları uyanmaya başlar. Bir yaşındaki bebeklerin altlarının değiştirilmesi, yıkanmaları, bezlerinin genital bölgelerine yaptığı baskılar ve hareketler bebeklerde haz verici duyumsamalara neden olur. Rastlantısal olarak bebekler cinsel organlarına dokunabilir ve haz hissedebilirler. Bu haz verici duyguyu yeniden yaşayabilmek için de cinsel organlarını bulmaya, cinsel organlarına dokunmaya, onlarla oynamaya çalışırlar. Bebeklerin bu davranışları tamamen doğaldır. Sağlıklı ve normal gelişimin bir parçasıdır. Çocuklar 18. aya geldiklerinde cinsel kimlikleri geliştiği için artık kendilerini erkek veya kız olarak tanımlarlar. 18. aydan sonra başlayan tuvalet eğitimi sırasında da çocuğun ilgisi tekrar cinsel organlarına yönelik hale gelir. Bez çıktığından çocuklar cinsel organlara olan baskıyı ve dokunmaları güçlü olarak hissedip haz duyacaklardır. Erkek çocuklar çiş yaparken ve tuvalet eğitimlerinde penislerini tutacaklar ve penisleri ile oynayacaklardır. Kızlarda da genital bölge temizliği yapılıp, bu bölge silinirken klitoris ve vaginal bölge uyarılacaktır. Bunlar çocuklarda yeni duyumsamalara ve hazlara neden olacaktır.

 

Çocuklarının iki yaşına geldiklerinde cinsel kimlikleri (kız veya erkek oldukları) davranışlarından ve görünüşlerinden çok daha belirgin biçimde anlaşılır hale gelecektir. Bunun yanı sıra cinsel kimlikleri seçtikleri oyuncaklardan, oyunlardan ve genel olarak davranışlarından da oldukça belirgin şekilde fark edilebilir. 2 yaşında olan çocuklara genital bölge isimleri (ve vücudun diğer bölgelerinin isimleri) öğretilmelidir. 2 yaşından sonra çocuklar cinsiyet farkı ile ilgili sorular sormaya başlarlar. Çocuklar kadın ve erkek kavramlarıyla cinsel kimlik kavramlarını özellikle aile bireylerini ve çevredeki diğer insanları izleyerek ve ebeveynleri ve diğer insanları taklit ederek geliştirip, sağlamlaştırırlar. 18–30 ay arası çocuklar cinsel kararlılık oluşturur. Bunun sonucunda erkek çocukları erkek, kız çocukları ise artık kadındır. Cinsel sabitlik ve kişinin cinsiyetinin değişmezliği artık kesin olarak oluşmuştur. Cinsel kimlik değişmeye dirençlidir. Anlaşılacağı gibi çocuklar genellikle 2.5 yaşına geldiklerinde kendi cinsel kimliklerinin (kız ve erkek oluşlarının) bilincine varırlar. Başkalarının da cinsel kimliklerini tanıyıp nitelendirirler. Kız ve erkek olarak övünmeye başlarlar. “Sen erkek değilsin” veya “sen kız değilsin” denildiğinde aşırı tepki gösterirler. Davranış, tutum ve duyuşlar olarak kız ve erkek kimlikleri güçlenmeye devam eder. Bu süreçte ailenin çocuğa uygun şekilde destek olması önemlidir. Buna karşın 3 yaşına kadar oyuncakların belirli bir cinsiyete uygun olup olmadıklarının çok bir önemi yoktur. 3-4 yaşlarına gelen çocukta doğumla ilgili sorular başlar. Çocuklar “bebekler nereden gelmiştir?“ “bebekler nasıl doğmuştur?” konularını öğrenmeye çalışırlar. Fakat bu dönemlerde çocuklar, cinsel ilişkiler gibi konulardan uzaktırlar.

 

Psikoseksüel gelişim kuramına göre,3–6 yaş dönemi ödipal-elektra kompleksin yaşandığı ve cinsel özdeşimin yapıldığı dönemdir. Gelişimin bu döneminde cinsel organların işlevlerine ilişkin cinsel içerikli duygular önem kazanır. Çocuklar bu dönemde genital organlarından zevk aldıklarını fark ederler.

 

Bu yaşlardaki küçük erkek çocuğun annesine karşı cinsel arzuları vardır. Erkek çocuk anneyi babasıyla paylaşmak istemez. Erkek çocuk, sahip olduğu bu arzulara bir misilleme olarak babsının kendisini hadım edeceğini düşünür, bundan aşırı korkar ve babasına düşmanlık besler. Bu duruma Oedipus kompleksi denilir. Çocuk son derece sıkıntı yaratan bu durumdan kurtuluşu, hem annesine yönelik arzularını hem de babasına yönelik hissettiği düşmanlığı bastırmakta bulur. Böylece bu durumdan ve sıkıntıdan kurtulacaktır. Oedipus kompleksin en önemli sonucu erkek çocuğun babasıyla özdeşleşmesidir. Erkek çocuk babasına benzemeye çalışarak, onun cinsel kimliğini alarak ve onun inançlarını, değerlerini, ilgilerini, davranışlarını, tutumlarını içselleştirerek onunla güçlü bir duygusal bağ geliştirir. Babayla özdeşleşir.

 

Kızlarda bu dönemde erkek çocukları gibi ancak onların yaşadıklarından daha az şiddette bir çatışma yaşarlar. Kız çocuğu babasını arzular, babasının kendinde olmayan değerli bir nesneye sahip olduğunu fark ederek penise imrenir ve kendini hadım edilmiş hisseder. Ona göre bu durumun suçlusu ise annedir çünkü “kendisini dünyaya yetersiz donanımla gönderen odur”. Toplum babaya duyulan cinsel arzunun tamamen ifade edilmesine izin vermez. Hadım edilme söz konusu da olmadığından kız çocuğun annesinden algıladığı tehdit, erkek çocuğun babasından algıladığı tehdite oranla daha hafiftir (Elektra kompleksi).

 

Sonuç olarak çocuklar 3–6 yaş arasında ödipal-elektra kompleksini yaşarlar ve bu komplekslerden kurtuluşları da kendi cinsiyetinden olan ebeveynle özdeşleşmedir. Çocuklar kendi cinsiyetinden ebeveynle özdeşleşip, cinsel kimliklerini oluştururlar. Cinsel kimlikleri, bu dönemde gelişen benlik duygularının temel parçası haline gelir. Çocuklar 5 yaşına geldiklerinde cinsiyetin ömür boyu sürecek bir özellik olduğunu anlarlar. Bu dönemde çocuklar cinsiyet klişeleriyle tanışırlar. Yetişkinlerin kendi cinsiyetlerine uygun olarak doğru ve yanlış değerlendirdikleri şeyleri ve cinsiyet klişelerini benimserler ve içselleştirirler. Bu dönemde çocuklara uygun model olmak, onları uygun ortamlar içine sokmak ve cinsiyet ayrımı gözetmeksizin sevgi, şefkat, güven ve disiplin göstermek uygun olacaktır.

 

Bu dönemdeki cinselliğinin yetişkin cinselliğinden önemli farklılıkları olduğu unutulmamalıdır. Çocukların cinsel kimliklerinin gelişmesinde de anne ve babanın rolleri çok belirgindir. Oluşturdukları sağlıklı model çocuğun özdeşimi için gereklidir.Çocuğun özdeşim yapabileceği aynı cinsten kişilerin varlığı sağlıklı cinsel gelişim için şarttır. Kız çocuklar için anne, erkek çocuklar içinse babanın uygun örnek olmadığı durumlarda çocuklar cinsel kimliklerini geliştirmede bocalama yaşayabilirler.

 

6 yaşından sonra cinsel dürtüler durgundur. 6–12 yaş arasında çocuklar cinsiyetle ilgili konulardan hoşlanmazlar. Cinsel konulardan kaçar gibidirler. Enerjilerini öğrenme, oyun ve diğer insanlarla ilişki kurma gibi konular için kullanırlar. Spor oyunları onlara için önemlidir. Sevgi gösterilerini ev dışında arkadaşlarına yöneltirler. Kızlar ve erkekler kendi aralarında kümeleşerek oynarlar. Toplumsallaşma hız kazanır. Çocuk, hemcinsi olan ebeveyne özdeşimini ve cinsiyetine ilişkin toplumsal rolünü güçlendirir. 6–12 yaş arası dönemde cinsellik konusu durgun olsa da 6 yaşındaki çocuklar “bebeğin annenin içine nasıl girdiğini” merak edip sorarlar. Esasen 6 yaşındaki çocuklar cinsel ilişki konusunda ayrıntıları almaya hazır değildirler. 7-8 yaşlarında cinsel ilişki konuları basit ve ayrıntısız anlatılabilir. 10–12 yaş arasında çocuklar, cinsel konuları aynı zamanda hemcinsleri olan en iyi arkadaşlarıyla konuşup bilgi toplar, araştırma yaparlar.

 

12 yaşından sonra, ergenlik döneminde, hızlı bir büyüme ve olgunlaşma olur. Fizyolojik olgunluk ve hormonal etkinlikler sonucu cinsel gelişim tamamlanır. Ruhsal alanda önemli değişiklikler belirir. 6–12 yaş arası dönemde bastırılmış olan cinsel dürtüler bütün güçleriyle yeniden ortaya çıkar. Cinsel uyanışla birlikte yeni ruhsal özellikler ve davranışlar kendini gösterir. Gençler cinsel dürtülerin baskısı ve içten gelen saldırganlık altında kalırlar. Genç oluşan bu duruma alışmaya ve oluşan duyguları bir düzene sokmaya çalışır. Bedende başlayan değişiklikler, cinsel gelişme, ortaya çıkan yeni duygular ve dürtüler genci çoğu kez hazırlıksız yakalar. Genç, bu duruma uyum sağlamada zorlanır ve bocalar. Erkekler ilk cinsel doyuma ulaştıklarında önce şaşırırlar. Sonra cinsel organıyla tekrar oynayarak, cinsel doyumu tekrar yaşamak isterler. Ancak bunu tekrar yaşadıktan sonra çok yasak ve yanlış bir iş yapmış gibi utanç, suçluluk ve sıkıntı duyarlar. Buna karşın cinsel dürtüler yine baskın çıkıp tekrar gizlilik içinde meraklarını giderirler. Bu dönemde arkadaşlar arasında en çok konuşulan konu cinselliktir. Cinsellikle ilgili sinema filmleri, dergiler, internet siteleri, televizyon kanalları, fıkralar ve serüvenler ilgi ve uğraş alanıdır. Düşsel serüvenler, düşsel sevgililer, internette sanal arkadaşlıklar, karşı cins öğretmene veya toplumdaki şöhretli kişilere hayranlıklar oluşur. Kızlarda memelerin büyümesi, kıllanma, cinsel gelişme, adet görme gibi bulgular ürkme, çekinme, şaşkınlık, utanma, korku ve kuşku oluşturur. Oluşan cinsel gelişmeleri gizlemeye çalışırlar. Bunun yanında erkek çocuklara karşı ilgileri fazla olmalarına rağmen bunu açığa vurmak istemezler. Hayaller kurarlar. Gençlik döneminde gencin bu son uyumu yapabilmesi ve cinsel kimliğini tümden benimsemesi ancak cevreden ve anne-babadan göreceği destekle olur. Cinsel olgunluk gelişince gençler, karşı cins ile arkadaşlık, sevgi, aşk ve cinsel ilişkiler kurarlar.

Cinsel (cinsiyetle ilgili) eğitim tüm çocuklara verilmelidir. Cinsel özelliklerin bütünü olarak tanımlanan cinsellik bireyin biyolojik, hormonal, ruhsal, toplumsal ve sosyal bir parçasıdır. Cinsellik bireylerin bir gerçekliğidir. Reddedilemez, vazgeçilemez, gizlenemez. Kötülük, yanlışlık ve çirkinlik değildir. Yok sayılıp, görmezlikten gelinemez. Bu nedenle çocuklara cinsiyetle ilgili eğitimin verilmesi de tartışılamaz şekilde zorunludur. Her eğitimde olduğu gibi cinsel eğitim de evde, aile içinde, başlar. Cinsel eğitimin temel yaklaşımı, çocukların soruları karşısında çocukların o anki yaşları ve zihinsel gelişmeleri göz önünde bulundurularak doğruları, doğru isimleriyle, detaya kaçmadan, anlayacakları kadar, sorularına cevap teşkil edecek şekilde, kesin, tereddütsüz, net ve kısa yanıtlarla vermek olmalıdır. Yaşının ve zihinsel gelişiminin algılayamayacağı kadar detay konuşmalar ve görüntüler çocuklar için sakıncalıdır. Özellikle de ergenlik öncesi çocukluk dönemlerinde cinsel ilişkiye tanık olmaları çocuk için zedeleyici olabilir.

 

Çocuklara cinsel eğitim, ne çok erken ne de çok geç verilmelidir. Çocukların gelişim düzeyine göre bilgi verilmelidir. Genellikle bilginin kız çocuğuna anne tarafından, erkek çocuğuna ise baba tarafından verilmesi uygun ve doğaldır. Bu, çocukların bilgi veren aynı cins ebeveynle özdeşleşmesini ve cinsel kimliklerini oluşturmasını sağlar. Ancak çocuk sorusunu karşı cins ebeveyne soruyorsa sorunun cevabını da o ebeveyn vermelidir. Cinsiyet ve anatomik saptamalar küçük yaştan itibaren açık şekilde olursa eğitimde kolaylık sağlanır. Doğrudan gözlem ve somut gerçeklik çocukların kolay anlamalarına neden olur. Çocuklar verilen bilgileri her zaman özümlesemezler ve anlayamazlar. Ancak çocuklar bilgileri duygusal olarak benimseyebilirler. Çocuklar soru sormuyorlarsa bunun nedeni önceki sorularıyla ilgilenmemek, bu soruları reddetmek veya bu sorulara özensiz cevaplar vermektir. Ayrıca çocukların ebeveynlerine güvenmeleri ve onlarla sağlıklı bir iletişim kuruyor olmaları cinsel eğitim için gereklidir.

 

Çocuklar gelişimleri boyunca çevreye, dünyaya ve yaşama karşı ilgi, merak, keşfetme, anlama ve öğrenme eğilimindedirler. Yaşamı ve dünyayı tanıma ihtiyaçları vardır. Yaşamın ve dünyanın tüm konularını merak etmeleri gibi cinsel konuları merak etmeleri de doğal karşılanmalıdır. Bu merak yerindedir ve sağlıklı gelişimin bir parçasıdır. Çocukların açıkça dile getirdikleri duygulardan ve sorulardan korkmamak gereklidir. Çocuklar ilk dönemlerde gerçeği anlayamadıklarından cinselliği, hayallerini serbestçe işleterek anlamaya çalışırlar. Sonra hipotez kurarlar. Örneğin, üremenin sindirim sistemi ilgili gerçekleştiğini, doğumun sindirim sisteminin sonunda yer alan anüsten gerçekleştiğini, çocuğun olabilmesi için annenin ilaç içtiğini, çocuğun anne ile babanın aynı yatakta yatmasıyla gerçekleştiğini düşünürler. Bir süre sonra çocuk dışarıdan bazı bilgiler alır. Hipotezlere mantık katılır. Çocuk bilgilerinin doğruluğunu ebeveynlerden öğrenmek ister. Çocukların cinsellik konusundaki merakları evde, çevrede ve görsel ve yazılı basında gördükleri, duydukları ve yaşadıkları olaylar sonucunda uyanışa geçer. Ayrıca bu olaylar çocukları cinsellik konusunda yönlendirir. Yaşlarına uygun olacak şekilde iç itilim de bilgi gereksinimi doğurur. Çocuklar cinsellik konusunda oluşan merak ve öğrenme istekleri nedeniyle sorular sormaya başlarlar.

 

Çocukların soruları yaş ve gelişimlerine bağlı olarak öğrenmek istedikleri düzeyde olacaktır. Ailelerin cinsel eğitim ve bilgi verme görevinin kapsamını ve bilginin seviyesini belirleyecek ve yönlendirecek olan da çocukların bu tür sorularıdır. Çocuklar hazır olmadıkları soruları sormazlar. Öğrenme ihtiyaçları ne kadarsa o kadar soru sorarlar. Sormadıkları sorulara ve kavramlara yönelik bazı açıklamalar yapılsa da çocuklar için bu açıklamaların bir anlamı olmaz çünkü çocuklar o bilgileri almaya henüz hazır değillerdir.

 

Çocukların soruları yanıtlanmazsa merak duysu ve araştırma isteği fazlalaşır. Çocuklar anne-babayı evde, yatak odasında ve banyoda gözetlemeye başlar ve bazen de beklenmedik baskınlar yaparlar. Merak nedeniyle kendilerinden birkaç yaş büyük olan ve doğru ve yerleşmiş bilgiye sahip olmayan ağabeyler ve ablalardan yanlış, eksik ve ürkütücü bilgiler alınır. Konu, dergilerden, sinema filmlerinden, internetten ve televizyondan öğrenilmeye çalışılır. Sonuç olarak da özellikle medyadan çocuğun yaş ve zihin gelişimine uygun olmayan bilgiler elde edilir. Bu sonuç hiç de ailenin istediği sonuç değildir.

 

Cinsel konularda bilgi yardımından yolsun kalan çocuklar bilinçsizce soru sormanın gerekli olmadığı kanısına varırlar. Doyumsuz merakları suçluluk duygularını arttırır. Cinsellik kötü ve güzel olmayan bir şey gibi algılanır. Cinsellikle ilgilenilmemesi gerektiği sonucuna varırlar. Cinselliğin yasak, kötü, temiz olmayan, yanlış ve günah olduğu inancı giderek yerleşir. Cinsellik “tabu”laşır. Cinselliği konuşmak ve düşünmek artık yasaktır.  Bunlar gelecekte denge, sağlık, güzellik, sevgi, mutluluk yerine sorunlar, problemler, sevgisizlik ve mutsuzluk olarak bireyin yaşantısına geri döner.

 

2 yaşından sonra çocuklar cinsiyet farkıyla ilgili sorular sormaya başlarlar. 3–4 yaş dönemine gelen çocuk doğumla ilgili sorular sormaya başlar. 6 yaşında bebeğin anne karnına nasıl girdiğini öğrenmek, 7–8 yaşlarında cinsel ilişki konularını anlamak ister. Bu sorulara verilecek cevaplar az sözcükle çok şey anlatmaya yönelik olmalıdır: “Kızlar erkekler ayrı yaratılmışlardır. Erkeklerin pipisi vardır. Kızların pipisi yoktur. Annelerin memeleri vardır. Memeler bebekleri beslemek içindir. Kızlar büyüyünce anne olurlar. Erkekler büyüyünce baba olurlar. Bebekler annenin içinde, karnında gelişir. Annenin içinde bir bebek yuvası vardır. Bebek annenin içinden büyüyünce küçük olan bebekler annenin bacak arasından doğarlar. Tüm kızların ve annelerin karnında çok küçük yumurtalar vardır. Bu yumurtalar anne istediğinde bebeğe dönüşür. Bebek midede değil özel bebek yuvasında büyür. Anne ve baba birlikte yatarlar ve baba da isterse bebek anne karnında oluşur. Babada bebek için tohum vardır. Babanın pipisinden gelen tohum annenin döl yatağına geçer. Annenin döl yatağında babanın tohumu, annenin çok küçük yumurtası ile birleşir. Bundan sonra bebek gelişir. Anne karnında bebek, bebek kordonu ile beslenir.”

 

Sorulara şekilde veya bunlara benzer cevaplar vermek uygundur. Çocuklara cevap verirken ebeveynlerin vücut dilleri, mimikleri, ses tonları, ilgileri, çocukları dinlemeleri, güvenli ve emin duruşları ve anlayışlı tutumları da en az cevaplar kadar önemlidir. Ayrıca verilen cevaplar cinselliği uyarıcı, merak arttırıcı, tahrik edici, cinselliği cesaretlendirici de olmamalıdır.

 

Çocuklar anne ve babaların vücutlarının bazı kısımlarını görmek ve dokunmak isteyebilir. Çocuğu reddetmek, azarlamak, utandırmak, ayıplamak ve suçlu hissettirmek uygun değildir. Ebeveynler tesadüfen çıplak banyoda görülürse tepki göstermeden doğal davranılmalıdır. Eğer ebeveyn çıplak yakalanırsa giyinmeyi normal şekilde devam ettirilmelidir. Hayvanların çiftleşmeleri çocuklar tarafından görülürse bu durum abartılmamalıdır. Kısacası, cinsellik konusundaki her türlü abartı yanlıştır. Buna karşılık çocuğun önünde çıplak dolaşmak da uygun değildir.

 

Çocuklarda cinsellik ilgisi okul öncesi çağda, özdeşimin yapıldığı dönemlerde çoktur. Okul çağına gelindiğinde cinsel ilgi ve merak azalır. Ergenlik dönemine girilince çocukların kendi vücutlarındaki değişikliklere ve cinselliğe olan merakları ve ilgileri artar. Bu dönemlerde çocukların vücutlarındaki fiziksel değişimler çocuğu utandırmadan, sıkmadan ve çocuğa hissettirilmeden takip edilmelidir. Çocukların biyolojik ve cinsel değişiklikleri başlamadan önce veya puberte gelişiminin belirtileri görüldüğünde ergenlik döneminin başlarında,  çocukları bu cinsel gelişim evresine hazırlamak gereklidir. Erkek ve kadının iç ve dış üreme organlarının yapısı ve çalışması, kızların ve erkeklerin cinsel gelişimi ve olgunlaşmanın nasıl olacağı okulda ve evde çocuklara anlatılmalıdır. Özellikle kız çocuklarına adet kanamalarının ne olduğu anlatılmalı, gerekli sağlıklı ve temizlik kuralları anneleri tarafından öğretilmelidir. Cinsel olgunlaşmayı tamamlayan ergenlere de cinsel birleşme, korunma yöntemleri, cinsel uyum, cinsel yolla bulaşan hastalıklar ve bunlardan korunma, cinsel yaşamın teknik ve hijyeni konularında bilgi verilmelidir. Cinsel ilişkinin iki cinsin de istemleriyle biçimlenen, eşit haklarla, birlikte uyum içinde karşılıklı zevk alış verişi ve doyum şeklinde gerçekleşen ve mutluluk yaratan bir durum olduğu anlatılmalıdır. 

 

Birini ya da birbirini aşırı sevme ve bağlılık hissi, yani aşık olma, erişkinler için ayrı, çocuklar ve ergenler için ayrı anlamlar taşımaktadır. Çocuklar kreşteki arkadaşına, okuldaki öğretmenin veya apartman komşusuna aynı yoğun duyguları yaşayabilirler. İlköğrenim dönemi başlarında çocuklar karşı cinsten olan yaşıtlarıyla kurdukları ilişkilerde iki farklı tutum sergilerler. İlki karşı cinsiyeti değersizleştirip kendi cinsini övmedir. Diğeri ise karşı cinsi izleme ve onunla yakınlaşma çabasıdır. Çocuklar öğretmenleri kendilerine model olarak alırken kendi duygularını aşk olarak belirtebilmektedirler. Sınıfta ilgi ve beğeni toplayan karşı cinsteki kimseye duyulan yakınlığı aşk şeklinde yorumlayabilirler. Ergenlerde de öğretmene ve komşuya aşık olma eğilimleri görülebilir. Çocuklarda ve hatta ergenlerde aşk karşılıklı olarak yoğun bir duygu yaşamaktan çok, kendini değerlendirmeye yöneliktir. Ne kadar fark edildiklerinin, ne kadar beğenildiklerinin ve ne olduklarının arayışına yöneliktir. O kişiye aşık olduğunu belirtmek, o kişi tarafından farkedilme ve ilgi arayışlarıdır. Çocuğun hemcinsleriyle ya da karşı cinsle kurduğu arkadaşlıklarının desteklenmesinde yarar vardır. Çocukluk ve ergenlik döneminde çocuğun yaşıtlarıyla ilişkisi çok önemlidir. Karşı cinsten birinin özel olması ve gerçek aşk, ileri ergenlik ya da erken yetişkinlik dönemlerinde beklenmektedir.

 

Cinsel gelişimin sağlıklı olması için çocuğun anne ve baba ile birlikte büyümesi gereklidir. Babanın erkek kimliği, annenin de kadın kimliği özelliklerini gösterememesi çocuklara zorluk çıkarmaktadır ve sakıncalıdır. Babanın uygun bir erkek örneği olmadığı, erkek çocuktan uzak kaldığı durumlarda erkek çocuk cinsel kimlik geliştirmek konusunda bocalayabilir. Bu nedenle babalar çocuklarına düzgün model oluşturmalıdır. Babalar eğer çocuklarının yanında yeterli sürede ve kalitede zaman geçirmiyorlarsa,  çocuklar da  annelerini örnek alabilirler. Erkek çocuklar erkeklerden uzak şekilde devamlı ablalarla ve teyzelerle büyütülürse cinsel kimlik geliştirme konusunda bazı problemlere sahip olabilirler. Aynı şekilde anneler de kadınsı özellik göstermezlerse kız çocuk anne ve baba kimliklerinin ortasında kalabilir. Baba erkeklik kimliğini abartırsa çocuk erkekliği kadınları değersiz gören bir maçoluk ve bir kabadayılık olarak algılayabilir. Kız çocuk da ezilmişliği ve ikinci sınıf bir duruşu benimseyebilir.

 

Çocuklar çok küçük yaşlardan başlayarak cinsel organlarına dokunup cinsel organlarıyla oynarlar. Cinsel organlarla oynama 3–4 yaş civarında tepe noktasına ulaşır. Çocuğun cinsel organı ile oynaması onun sağlıklı gelişiminin bir parçasıdır. Bazen bu yaşlarda çocuklar, çoğunlukla da kız çocukları, dokunma ve sürtünme ile cinsel bölgesini uyararak mastürbasyon yapabilirler. Cinsel bölgelere dokunarak orgazm sağlama olarak tanımlanan mastürbasyon tamamen doğal bir davranıştır. Çocuğun kendi bedenini tanıma eylemi ve sürecidir. Anne-babalar bu durum karşısında korkuya kapılmamalı ve çocuk bu yüzden cezalandırılmamalıdır. Ancak tekrarlayıcı şekilde mastürbasyon yapma çocuğun ruhsal yaşantısında yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunun habercisi de olabilir. Memeden kesme, bakıcı değişikliği, kardeş doğumu gibi stres durumlarında, çocuk mastürbasyon yoluyla kendini güvende ve rahat hissetme yolunu seçebilir. Dokunsal ve duygusal yoksunluklar, yetersiz çevresel uyaranlar çocuğun bedenine yönelmesine neden olabilir.

 

Ergenlikteki mastürbasyon daha farklıdır. Bu dönemde yapılan mastürbasyon cinsel tatmini içermektedir. Cinselliğini yaşamak isteyen gencin doğal bir arzusudur. Abartılmadan ve büyütülmeden geçirilmesi gereken bir dönemdir. Bu eylem, bireyin ve ailenin bu eyleme verdiği anlam ve önem oranında sorun oluşturur. Bazı ergenler bu durumdan suçluluk duyarlar, bazıları ise utanç verici bulurlar. Ebeveynler tarafından olayı büyütme ve cezalandırma çocuklarda suçluluk duygusunu artırıp ileride erişkinlik dönemlerinde cinsel sorunların doğmasına neden olabilir. Aşırı mastürbasyon bu dönemde de doyumsuzluğun veya ruhsal sorunların habercisi olabilir.

 

Erkek çocuklarında cinsellik konusunda diğer bir hassas konu da sünnettir. Psikoseksüel gelişim dönemlerinden fallik dönemde (3–6 yaş), erkek çocuklar cinsel organlarına zarar geleceği, cinsel organlarının kesileceği ve cinsel organlarını kaybedecekleri gibi kaygıları yoğun olarak yaşamaktadırlar. Bu iğdişlik korkusuna toplumsal beklentiler de eklendiğinde sünnet, çocuk için zor hale gelmektedir. Sünnetin ruhsal-cinsel gelişim dönemlerinden fallik dönem dışında yapılması yani üç yaş altı veya yedi yaş üstü dönemlerde yapılması uygun olacaktır. Sünnet işleminin nasıl yapılacağına ve çocuğun sünnet sonrası yaşayacaklarına ilişkin açıklamaklar önce baba ve sonra da doktor tarafından çocuğun anlayacağı şekilde, örneklemelerle ve basitçe yapılmalıdır. Çocuk pipisini kaybetmeyeceğini bilmelidir. Büyük kardeşe sünnet konusunda yük vermemek gereklidir. Her çocuk uygun yaşta ayrı ayrı sünnet ettirilebilir. Sünnet doktor tarafından (yapılamıyorsa çok ehli bir kişi tarafından), temizlik ve sterilizasyona dikkat edilerek, çocuğu bilgilendirerek, uygun anestezinin sağlanıldığı, uygun koşullarda ve uygun şekilde yapılmalıdır.