OKUL

Anaokullar 3–6 yaş arası çocukların eğitimini gerçekleştiren, çocuğun sosyalleşmesini sağlayan, çocuğa yaşam ve çalışma kurallarını öğreten kurumlardır. Anaokulların amacı, çocuklara sadece barınma sağlamak ve bilgi aktarmak değildir. Anaokulunun amacı daha ziyade öğrenmeye ilgi uyandırmak, çocukların var olan yeteneklerini ve becerilerini geliştirmek, okula gitme olgunluğu kazandırmak ve okula hazırlamaktır. Anaokullar eğitim yuvalarıdır. Çocuklara barınma sağladıkları gibi yaşıtlarıyla oynama olanağını veeğlence de sağlar; çocuğu sosyalleştirir. Çocuklara topluma karışmayı, paylaşmayı, yardımlaşmayı, bir şeyleri sırayla yapmayı, diğer insanlara ve onların eşyalarına saygı duymayı, ortak yaşama kurallarını, barış içinde yaşamayı, kendi hakkını korumayı, başkaların özgürlüğünü zedelememeyi, yaşamı ve çalışmayı öğretir. Çocuğun aileden ayrılmasına, bağımsızlaşmasına neden olur. Çocuk başka çocuklarla tanışır ve bağımsızlık kazanır. Aile de çocuğun evdev ayrılması nedeniyle biraz dinlenir ve “nefes” alır. Bu tür kurumlarda çalışan öğretmeninlerin önemi büyüktür. Öğretmenin yeterli düzeyde eğitim ve pedagojik formasyon almış olması, mesleğini sevmesi ve sayması, sağlıklı ve olumlu bir model oluşturması gerekmektedir. Kurum ise çocuğun gereksinimi olan geniş alana, uygun, temiz ve yeterli fiziki koşullara, yeterli donanıma ve çocuk başına yeterli nitelikte ve sayıda eğitmene sahip olmalıdır. Ayrıca anaokulunda aynı yaş grubundan yeterli sayıda çocuğun bulunması da uygundur.  

 

Üç yaş, çocuğun sosyalleşme yaşıdır ve aynı zamanda anaokuluna başlama yaşıdır. Anaokulları sadece anneleri çalışan çocukların bakım için gitmek zorunda oldukları yerler değildir; çocuğun eğitiminin başlangıç noktasıdır. Çocuğun hasta olacağı endişesiyle anaokuluna gönderilmemesi de doğru değildir. Toplu yaşanan bir yere ilk kez giren çocuğun hastalanması beklenen bir durumdur. Ç.ocuk anaokulunda hastalanmazsa hastalanma artışı ilkokulda yaşanacak ve eğitim sekteye uğrayacaktır. Çocukların geneli üç yaşında anaokuluna başlamaya hazır olurlar. Ancak unutulmamalıdır ki çocukların hepsi birbirinden farklıdır. Bazı çocuklar dört yaşında da olsa anaokuluna başlamaya hazır olmayabilir.

 

Anaokulu aile bütçesine ek yük getirmektedir. Ancak anaokuluna başlamak konusunda en önemli engel, ekonomik sebeplerden çok çocuğun ayrılık korkusudur. Çocukların aileden ayrılma duygusu ve buna bağlı tepkileri farklılıklar gösterir. Çocukların anaokuluna başlamaya hazırlanması gerekir. Çocuklara aylar öncesinden başlayacak şekilde zihinsel olarak anaokuluna hazırlanmalıdır. Çocuklara anaokulundan bahsetmek, gidip orayı ziyaret etmek ve çocuğa bir nevi “küçük” okula gideceğini belirtilmek yararlı olacaktır. Başlangıç günü erken kalkılmalı ve acele edilmemeli, yola iyi bir zamanda çıkılmalıdır. Çocuğun giysileri uygun ve rahat olmalıdır. İlk gün okula vakit ayrılmalı, acele edilmemeli, çocukla okulda bir süre vakit geçirilmeli ve durum çocuğa anlatılmalıdır. Geri gelinip okuldan alınacağı çocuğa belirtilmelidir. Okul, gerekirse gün içerisinde aranmalıdır. Çoğu çocuk anaokuluna adapte olur. Özellikle de uygun dönemde odası ayrılan, kendi kendine uyuyabilme becerisi geliştiren çocuklar anaokuluna başlama gibi ayrılma süreçlerini oldukça rahat geçirirler ve sorunları kolaylıkla aşarlar. Anaokuluna başlama konusunda çocukların sosyal yönden hazır olup olmadıklarına dikkat etmek gerekir.

 

Anaokulundan sonra gidilen ilköğretim okulları  çocuk için daha değişik ve yeni bir sosyal çevredir. Bu okullarda uyulması gereken daha fazla kural, yeni ve değişik arkadaşlar, öğretmenler ve başarılması gereken bir öğrenim görevi vardır. Yeni bir çevre yeni bir uyum sürecini gerektirir. Bu dönemde cinsel kimlik iyice belirginleşmiş, bağımlılık azalmış, hareketlik artmış, enerji yükselmiştir. Çocuk hem yaşıtlarıyla arkadaşlık kurmak istemektedir hem de beceri ve yetenek üstünlüğü ile onların arasından sivrilme çabasındadır. Konuşma yeteneği ve söz dağarcığı bu dönemde çok gelişmiştir. Hayaller ile gerçek daha kolay ayırt edilir hale gelmiştir. Somut düşünceden soyut düşünceye geçiş başlamıştır. Fiziksel, zihinsel, nörolojik ve ruhsal gelişim bakımından hazır olan çocuklar okula başlatılır. Eğer bu özellikler sağlanılmamışsa çocuğu okula başlatmak uygun değildir. Okula başlama çocuk için önemli bir aşamadır. Belirli bir ruhsal olgunluğa ulaşma ve yaşına uygun bir öğrenme ve kavrayış düzeyine varma okula başlayabilmenin ilk koşuldur. Okula başlama ve uyum, evde kazanılan eğitimin bir göstergesidir.  Öğretim ve eğitimde iyi bir başlangıç, çocuğun gelecek yıllarını olumlu yönde ve kalıcı olarak etkiler.

 

İlköğretime yeni başlayacak bir çocuk için en önemli şey öğretmendir. Bu dönemde seçilmesi gereken şey okul değil, öğretmendir. Öğretmenin kişiliği çok önemlidir. Öğretmenin kararlı, tutarlı, güvenilir, esnek, hoşgörülü ve dengeli bir kişi olması gerekir. Davranışları tutarlı, tepkileri anlaşılır olmalıdır. Çocuk öğretmeninin öğrettiği şeylerden çok, öğretmenin kişiliğine duyarlılık gösterir. Çocuk öğretmeniyle özdeşim yapacağı için öğretmenlerin çocuklarla güven ve sevgiye dayalı bir ilişki kurmaları gereklidir. Öğretmen, öğrenimin ilk yıllarında çocuğun ana-babasının yerini alacak ve her şeyi bilen, hiç yanılmayan, çocuk için kutsal bir varlık olacaktır. Bu nedenle ilk öğretmen, çocuğun hayatında çok önemli bir yerdedir.

 

Öğretmen öğrencisini yakından tanımalı ve sınıfın düzenini korumalıdır. Sınıftaki düzenini öfke, bağırma ve fiziksel ceza gibi uygun olmayan yöntemleri kullanmaya gerek duymadan sağlayabilmelidir. Öğretmenin sadece öğretimden değil, eğitimden de sorumlu olduğu unutulmamalıdır. Okula korkuyla giden değil, sevgi ve istekle giden çocuklar yetiştirilmelidir.

 

İyi ve uygun öğretmenin bulunduğu, çocuğun eğitim ve öğretim almak yanında kendini mutlu hissettiği, fiziksel koşulları uygun olan bir okul, en iyi okuldur. İlköğrenime başlayan çocuklarda ilk günlerde okul korkusu olabilir. Bu okul korkusu bir hafta içinde geçer. Sınıfa uyum sağlama süresi de bir aydan fazla sürmemelidir. Bunlar oluşmazsa yardım almak gerekli olabilir. Okul eğitiminde her çocuğun bireysel kapasitesi göz önüne alınmalıdır. Çocuğun yeteneklerine uygun ve ulaşılabilir beklentiler geliştirmek gereklidir. Yeteneği alanında başarılar elde etmesi, çocuğa çalışkanlık özelliği kazandırır.

 

Ders çalışma konusunda aile önemli bir sürtüşme alanıdır. Aile ders çalışmak için uygun ortam hazırlamalı, çalışmaları kontrol etmeli ve kararlı olmalıdır. Ders çalışılan ortam çok önemlidir. Bu ortam karışık, çok eşyalı, bol manzaralı ve posterli bir ortam olmamalıdır. Uyaranı bol, televizyon ve bilgisayarın bulunduğu, sesli bir ortamda ders çalışmak çok zordur. Ders yatakta çalışılmaz, masada ve sandalyede oturarak çalışılır. Ders çalışmak için öncelikle ders çalışmaya karar verilmeli ve bir çalışma planı yapılmalıdır. Bu çalışma planı çalışma süresinden ziyade hangi desin ne kadar çalışılacağına ilişkindir. Uygun sürelerde çalışmaya ara verilmelidir. Ders çalışmaya başlamadan hangi konuların ne kadar sürede çalışılacağına karar vermek önemlidir. Çalışma aralarında da çocuk çok uyaran almamalı ve yorulmamalıdır.

 

Ders çalışmak çocuğun yapmakla yükümlü olduğu bir iştir. Çpocuk ders çalıştığı için ödüllendirilemez. Aile nasıl üzerine düşen görevleri yapıyorsa, çocuklar da üzerlerine düşen görevleri yapmalıdır. Okul ve eğitim başarısı için aile, öğretmen ve okul işbirliğinin sağlanmış olması gereklidir. Sevgi yetersizliği, olumsuz koşullar, yanlış tutumlar ve ilgisizlik okul başarısını olumsuz etkiler. Olumlu koşullarda ise ders başarısı karneye yansıyacak, başarılı karne ile çocuğun kendine güveni oluşacak ve öz saygı gelişecektir. Kötü karne de çocuğu olumsuz yönde etkileyecektir. Başarısızlık bir sonuçtur. Önemli olan bu başarısız sonuca nasıl gelindiğidir. Eve gelen karneler sadece çocukların karneleri değildir, aynı zamanda ailelerin karneleridir. Aile kötü karneye kızmadan önce durup düşünülmeli, çocuk için gerekli temeli verip vermediğini değerlendirmelidir. Aksi halde başarısız karneye tepki ve şiddet göstermenin anlamı yoktur. Başarısızlığın nedenleri saptanıp bu nedenler ortadan kaldırılmalıdır. Çocuklara okul ve dersin onların sorumluluğunda olduğu öğretilmelidir.

 

Okul döneminde nasıl her çocuğun çalışması gerekiyorsa tatilde de her çocuk dinlenmeyi hak eder. Tatil döneminde ders çalışmaya ara verilmeli ve çocuğun okulunu, öğretmenlerini ve arkadaşlarını özlemesi sağlanmalıdır. Yaz tatilleri çocukların gelişimlerindeki adımları kolaylaştırmak için kullanılabilir. Yaz döneminde oyun amaçlı özel okullar dinlenme ve eğitim açısından büyük yarar sağlar. Bazı ailelerde de çocuklar ve gençler anne-babanın işlerine yardımcı olurlar. Tatiller nasıl geçirilirse geçirilsin, aile içi ilişkileri yakınlaştırma ve birlikte geçirilen zamanı arttırma yönünden oldukça önemlidir. Özel günler ve dini bayramlar da yapıcı işlevlere sahiptir ve oldukça önemlidir. Bu günlerde birçok sosyal ve toplumsal kavram öğrenilir, aile çok daha belirgin biçimde bir arada olur ve paylaşım artar. Aile üyelerinin hep birlikte geçireceği bu tatil dönemleri, iletişim kurma, çocuklara uygun model oluşturabilme, onları tanıma ve gelişimlerini görebilme açısından çok yararlıdır. İletişimin yoğun olarak yaşandığı günler aynı zamanda iyi duyguların da yoğun şekilde yaşandığı günlerdir. Bu günlere ilişkin çocukluk anıları genellikle hoş ve duygulu anılardır. Nadiren buruk ya da acılıdır. Bu günlerin kötü geçmemesi için çaba sarf edilmelidir. Bu günlerde çocuklar yetişkinleri gözleyerek bazı duygu ve davranışları öğrenirler; onlarla özdeşim yaparak bazı toplumsal rolleri, sosyal ve kişisel davranışları sindirirler.

 

Ders çalışmaktan ve okuldan geri kalan boş zamanların değerlendirmesi önemlidir. Çocuklar gün içerisinde yaşları ve gelişimleri de göz önünde tutularak belirlenmiş sürelerde ve belirlenmiş amaçlar çerçevesinde televizyon izleyebilir; bilgisayar ve bilgisayar oyunu oynayabilirler. Örneğin bir saatten fazla olmamak ve uygun programları seçmek koşuluyla televizyon seyredilebilir. Çocukların uygun zamanlarında spor ve sanat etkinliklerine yöneltilmeleri gelişimleri için gereklidir. Özellikle toplu yapılan basketbol, voleybol ve futbol etkinlikleri çocuklara aynı zamanda paylaşmayı da öğretir. Bu tür etkinlikler düzenli yapıldığında ders çalışmayı engellemez, aksine yararlı olur. Ancak aileler kendi özlemlerini gerçekleştirmek için çocukları bu tür faaliyetlerde ve istemedikleri alanlarda zorlamamalıdırlar. Çocukların kitap okuma alışkanlığı kazanmaları ve boş vakitlerinde kitap okumaları gerekli ve çok önemlidir. Doğru zamanlarda doğru kitapları seçersek çocuklar okuma zevkini ve okumanın oluşturduğu bilgi ve öğrenme zenginliğini keşfedebilirler. Ailenin kitap okumada model olması, kitap okuma zevkini ve gerekliliğini çocuğa anlatması, çocuğu kitapla tanıştırması ve doğru kitap seçimini sağlayacak eğitimi çocuğa sunması gereklidir. Bebeklik döneminde masallar okuyarak çocuk kitapla tanıştırılmalıdır. Çocuğa okul öncesinde renkli, resimli ve çekici kitaplar alınmalıdır. Resimlere bakarak öyküler yaratmak çocuğa ilginç ve eğlenceli gelecek, gelişmelerine katkıda bulunacaktır. Çekiciliği daha da arttırmak için kitap birlikte okunup tartışılabilir. 12 yaşından sonra çocuk dünya ve Türk klasikleri ile tanıştırılmalıdır. Çocuklara kitap seçmek zordur. Kitap seçerken çocuğun yaşına uygun kitaplar seçilmeli ve mümkünse çocuklara önceden bilinen veya okunan kitaplar verilmelidir.