BESLENME

Bebek dünyaya geldiğinde, anne-baba bebekte yeterli ve dengeli beslenmeyi sağlamak ve bebeğe sağlıklı beslenme alışkanlığı kazandırmak ister ancak bunun için bebek beslenmesinde belirli basamakların uygun bir şekilde ve ardışık olarak aşılması gereklidir. Bu basamaklar şu şekilde özetlenebilir: Birincisi anne sütü ile beslenmenin sağlanmasıdır. Sonra sırasıyla, öğün oturtmak, zamanında ve bebeğin ayına bağlı ek gıda başlamak, bebeği taneli ve pütürlü gıdaya alıştırmak ve aile sofrasındaki gıdalara geçerek erişkin beslenmesini oluşturmak gerekir. Bu basamaklar uygun şekilde geçilebilirse gerekli büyüme ve gelişme sağlanıldığı gibi sağlıklı beslenme alışkanlığı da oluşturulabilir.

Öncelikle annelerin hamilelik dönemlerinde anne sütü ile beslenme, emzirme tekniği, bebeklerin beslenmesi, ek gıdalar ve beslenme alışkanlığının oturtulması gibi konularda eğitim almış olmaları gereklidir. Bu yönde bir eğitim almış olan annelerin çocuklarında beslenme problemleri daha az görülür. Hamilelik döneminde alınan bu eğitim sonucu bebek dünyaya geldiğinde annenler çok rahat edecekler ve uygun beslenmeyi sağlayacaklardır.

Sağlıklı doğmuş bir yenidoğan bebek için en doğal ve en ideal besin anne sütüdür. Günümüzde doğumdan itibaren ilk altı ay boyunca sadece anne sütü verilmesi ve bu dönemde başka herhangi bir gıdanın verilmemesi önerilmektedir. Altıncı aydan sonra da bebek anne sütüyle beslenmeye devam edilmelidir. Emzirmeye en az bir yıl devam edilmelidir. Beslenme ve kilo alım problemi oluşmamış ise emzirmeye iki yıl devam edilebilir. Anne sütü bebeklerin yeterli ve dengeli beslenmeleri için gerekli tüm besinleri sağlar. Temizdir; hazırdır ve bebek için uygun ısıdadır. Anne sütü bebeğin ilk aşısı niteliğindedir. Bebeğin bağışıklık sistemini güçlendirir. Bebeklerde oluşabilecek ishal, alt solunum yolu enfeksiyonu, idrar yolu enfeksiyonu gibi hastalık risklerini azaltır. Ani bebek ölümü, alerjik hastalıklar, lenfoma ve şeker hastalığı gibi durumlardan koruyucu etkiye sahiptir.

Emzirmenin anne için de yararları vardır. Erken emzirme annede doğum sonu kanamalarını azaltır. Doğum sonrası uterusun hızlıca küçülmesini, kemiklerin remineralizasyonunu (güçlenmesini) ve doğum kontrolünü sağlar. Anne gebelik öncesi kilosuna daha çabuk döner. Emzirmek yumurtalık ve meme kanseri riskini de azaltmaktadır.

Emzirme gelişimsel- psikolojik açıdan anne-bebek bağını geliştirir. Annelik duygusunun gelişimine yardım eder. Bebekte güven ve sevgi gelişimini oluşturur. Çene ve diş gelişimini iyi yönde etkiler. Anne sütü içindeki büyüme faktörleri organ ve doku matürasyonunu (olgunlaşmasını) arttırır, beyin gelişimi üzerine olumlu etkileri vardır. Anne sütü ile beslenen çocukların zeka ve bilişsel gelişimleri daha yüksektir. Sosyal-ekonomik açıdan da sağlık harcamalarını ve iş gücü kaybını azaltır. Ailenin birbirlerine ayıracak zamanları artar. Obesiteyi (şişmanlığı) engeller. Kalp ve damar hastalıklarından korunmada iyi etkilere sahiptir.

Annelerin sağlıklı bebekler büyütebilmeleri için doğduklarından itibaren bebekleri düzenli olarak emzirmeleri gerekmektedir. Anneler doğumu izleyen yarım saat içinde emzirmeye başlamalıdırlar. Bebeğin memeden alacağı ilk anne sütüne “ilk süt=ağız sütü=kolostrum” denilir. Genellikle sarı renkte olan bu “ilk süt” çok besleyicidir, bebeği birçok hastalıktan korur ve bağırsak gelişimini ve direncini arttırır. Bebek doğduğunda ve ilk günlerde sık aralıklarla her ağladığında emzirilmelidir. Tıbben gerekli görülmedikçe yenidoğanlara anne sütünden başka herhangi bir yiyecek ve içeçek verilmemelidir. Emzirilen bebeklere biberon, yalancı meme veya emzik de verilmez. Bunlar bebeğin anne sütü emme tekniğini bozarlar. Anne sütü ile beslenme uygun şekilde oluşturulduktan sonra ve 1 aydan sonra gerekirse emzik verilebilir.

Bebeklerde başlangıçta emzirme sıklığı ve süresi bebeğin isteğine göre ayarlanmalıdır. Genellikle de bebekler gece ve gündüz 1 ila 3 saat aralıkla emmek isterler. Emzirme sırasında annenin ve bebeğin rahat ve temiz giysiler içinde olmaları sağlıklı beslenme için çok önemlidir. Anneler bebeği rahat edecekleri, temiz, sıcak, sessiz, aydınlık bir odada ve rahat edecekleri bir pozisyonda emzirmelidirler. Emzirmeye başlamadan önce anne mutlaka ellerini sabunla ve uygun şekilde yıkamalıdır. Emzirmeden önce meme temizliğine gerek yoktur. Bebeği emzirmek için birden fazla ideal pozisyon olsa da tercih edilen pozisyon beşik pozisyonudur. Bebeğin başı ve vücudu aynı doğrultuda, düz bir hat üzerinde olmalıdır. Bebek emerken tam yatay pozisyonda olmamalı, düz hat bozulmadan biraz dik olmalıdır. Baş ve vücudun aynı doğrultuda olması ve bebeğin düz bir hatta ve yatay hattan 30-45 derece dik şekilde emzirilmesi süt aspirasyon riskini azaltır. Bebeğin burnu, meme başının hizasında olacak şekilde yüzü memeye bakmalıdır. Anne bebeği kendi vücuduna yakın tutar. Annenin işaret parmağı memeyi alttan desteklemeli, başparmak memenin üstünde ve iki parmak “c” şeklinde olmalıdır. Parmaklar meme ucundan uzak durmalıdır. Bebeğin omzu ve vücudu memeye dönük olmalı ve bebeğin burnu meme hizasında bulunmalıdır. Bebeğin dudak kenarına meme ucuyla dokunarak ağzını genişçe açması sağlanır. Bebek ağzını genişçe açtığında, bebeğin alt dudağı meme ucunun altına gelecek şekilde memeye çabucak yaklaştırılır. Doğru bir emzirme durumunda bebek ağzıyla memeyi tam olarak kavrar (sadece meme ucunu değil etrafındaki kahverengi alanı (areola) da kavrayacak şekilde). Alt dudak dışarı doğru kıvrılmış, çene memeye dayanmıştır. Anne parmaklarıyla meme başını bebeğin ağzında tutmasına yardımcı olurken memesini ve meme içindeki anne sütünü bebeğe doğru sıkar ve sıvazlar. Anne diğer kolu ile bebeğin sırt ve baş kısmına arkadan destek verir ve bebeğin bedenini kendisine yakın tutarak bedeniyle bebeğin temas halinde olmasını sağlar. Meme emerken bebeğin burnu tıkanmamalıdır. Emzirme tekniği bu şekilde oluşturulmalıdır.

Anne bir emzirmede iki göğsü birden emzirmeli, ilkin bir meme 5-15 dakika,  sonra ikinci meme 5-15 dakika sürelerle emzirilmelidir. Bir beslenme süresi toplamda yaklaşık olarak 30 dakika sürmelidir. Emzirme süresi bebeğin isteğine göre ayarlansa da bebeğin 30 dakikadan uzun süre anne göğsünde tutulması meme çatlaklarını arttırabilir. İlk beslenme bittikten sonra bir sonraki emzirmede ikinci emzirilen göğüsten başlanmalıdır. Bebeği hep aynı göğüsle beslenmeye başlamak anne içinsakıncalıdır.

Başlangıçta emzirme sıklığı bebeğin isteğine göre olsa da emzirme ilk haftalarda bir saat ara ile olabilir. Daha sonra iki saat arayla olmalıdır. Zamanla süt miktarı artacağı için beslenme aralığındaki süreler uzayacaktır. Özellikle 1. aydan sonra beslenme saatlerinin oturtulması uygundur. 3. aydan sonra mutlaka beslenme saatleri ve beslenme ritüelinin oluşturulması gereklidir.

Annelerin %99’unda süt üretme  yeterli düzeydedir ve kendi bebeklerini besleyecek kadar fazladır. Bebeklere çoğunlukla kendi annelerinin sütü yeterli gelmektedir. Ancak yine de ilk 6 ayda yalnızca anne sütüyle beslenmenin oluşturulması ve çocukta gelişme-büyümenin sağlanması için anne sütünün yeterliliği değerlendirilmelidir. Bebeğin kontrollerinde 15. gün bebeğin doğum kilosuna ulaşması, sonra 0-3 ay arası ortalama günlük tartı artışının 20- 30 (g)gram ve 3-6 ay arası ortalama 15-20 g olması gerekmektedir. Günde 4-6 kez (daha fazla) çişini yapması anne sütünün yeterli olduğunu göstermektedir. Bu nedenle bebeklerin ilk 9-12 ay boyunca ayda bir hekim tarafından muayene edilmesi ve böylece büyüme-gelişmelerinin değerlendirilmesi en ideal olanıdır.

Annelerde süt yapımını belirleyen iki önemli faktör vardır: Bebeğin yeterli ve sık emmesi ve memelerin boşaltılmasıdır. Bebekler memeyi emdikçe meme uçundan kalkan uyarılar beyne gitmektedir. Beyin bu uyarıya cevap olarak (ön hipofizden) prolaktin (süt yapımını uyaran) hormonunu salgılar. Bu hormon sayesinde memedeki süt üretim keseciklerinde anne sütü yapımı artar. Salgılanan ve artan anne sütü memedeki süt kanallarında ilerler, meme başının çevreleyen kahverengi bölgenin altındaki süt havuzunda birikir. Bebek emince önce bu birikmiş sütü alır ve emme refleksi beyinden (arka hipofizden) ikinci bir hormonun, oksitosin hormonunun, salgılanmasına neden olur. Oksitosin süt keseciklerinin kasılmasını ve içerisindeki sütün kanallara, oradan da meme ucuna erişmesini sağlar. Bebeğin uygun emme tekniğiyle emzirilmesi ve bebeğin dili ile süt havuzunu önden arkaya doğru emmesi ve damak arasında sıkıştırması ile anne sütü, bebeğin ağzına akar. Bebek emmeye devam ettikçe havuzdaki süt bir yandan boşalırken, diğer yandan da süt oluşumu devam edip kanallar süt ile dolar. Annenin beslenmesi süt yapımını etkilemese de emziren annenin yeterli ve dengeli beslenmesi, normal beslenmesini %20-25 oranında arttırması ve yeterli su ve sıvı alması uygun bir yaklaşımdır.

Bebeklerde yeterli ve dengeli beslenmeyi sağlamak ve sağlıklı beslenme alışkanlığı kazandırmak konusunda anne sütü ile beslenmenin sağlanması çok önemli bir adımdır. İkinci adım ise öğün ve beslenme düzeni oluşturmaktır. Başlangıçta emzirme sıklığı bebeğin isteğine göre olsa da 1. aydan sonra beslenme saatlerinin 2-3 saat arayla yapılması uygundur. 3. aydan sonra mutlaka beslenme saatleri ve beslenme ritüelinin oluşturulması gereklidir. Özellikle de gece 24.00 ile sabah 05.00 arası anne sütü verilmemesi uyku düzenini oluşturmak için uygun bir yaklaşımdır.

Bebek beslenmesinde üçüncü basamak denilen zamanında ve bebeğin ayına bağlı olarak ek gıda verilmesi çok tartışılan bir konudur. Anne sütüyle beslenen ve büyüme-gelişmesi normal olan bebeklere 6. aydan sonra ek besin başlanmalıdır. İlk 6 ayda anne sütü verilemediğinde veya hekim kontrollerinde hekimce anne sütünün yeterli gelmediği saptandığında anne sütü yerine veya anne sütüne ilaveten adapte mamalar verilmelidir. Adapte mamalar bileşimleri anne sütüne bezeyecek şekilde değiştirilmiş inek sütünden oluşturulan endüstriyel mamalardır. Bunlar, Whey/Kazein protein oranı 60/40 olan, solüt yükü azaltılmış, enerji içeriği anne sütüne yakın, ek vitamin ve mineraller ilave edilmiş ürünlerdir. Adapte olmayan diğer formül mamalar ise 6 aydan büyük çocuklara verilmelidir. Bu mamalar Kazein protein ağırlıklı mamalardır. Bu mamaların, Whey/Kazein protein oranı 20/80’dir, solüt yükleri fazladır ve bu yönüyle inek sütüne benzer. Mamalar anne sütüne ilaveten verilecekse ve 1-2 öğün kadarsa kaşıkla verilmesi uygundur. Biberon kullanmak anne sütü ile beslenmeyi olumsuz etkileyebilir. Saadece mamayla beslenen veya 3 öğünden fazla mama verilen bebeklerde biberon kullanılmalıdır. Biberon deliğinin uygun boyutta olması önemlidir.  Uygun bir biberon deliği, şişe ters çevrildiğinde önce ip gibi arkasından da damla damla süt akışına izin vermelidir. Ticari biberonların delikleri genişletilmemelidir. Biberon ve başlıklarının temizliğine çok dikkat edilmelidir. Mamalar ilk 6 ay kaynatılmış ve soğutulmuş suda, her kullanışta taze olarak hazırlanmalıdır. Sırf mama ile beslenen bebeklere mama 3 saat arayla verilmelidir. Bebek anne kucağında yarı dik pozisyonda tutulmalı ve emzik şişesi dik olmalıdır. Lastik memenin bebek emerken sütle dolu olması gereklidir.

Anne sütü ile beslenen bebeklere 6 ay dolduktan sonra ek besinler başlanmalıdır. Bebeklerin büyümeleri ve artan enerji ihtiyaçları nedeniyle yalnızca anne sütü bu dönemden sonra yeterli gelmemektedir. Ayrıca bu dönemde ısırma ve çiğneme becerisi tam olarak gelişmiştir. 6-7 aylık bebeğe farklı tat ve özellikte besin verilmemesi bebeğin ileride ek besinleri kabul etmemesine neden olabilmektedir. 6 aydan daha erken ek gıda başlamanın bebeği yalnızca anne sütüyle beslemeye kıyasla herhangi bir üstünlüğü yoktur. İlk aylarda dilin dışarı itme refleksinin güçlü olması nedeniyle erken ek gıda başlanıldığında kaşıkla beslemek zor olabilmektedir. Çiğneme becerisi de 4 aydan önce gelişmemektedir. Bu nedenle anne sütüyle beslenen çocuklarda 6 aydan sonra ek gıda başlanması en doğru yaklaşımdır. Bazı hekimler ise yalnızca mama alan bebeklere 4 aydan sonra ek gıda başlanabileceğini belirtmektedirler.

6 aylık bebelere ek gıda başlarken gıda, sıvı nitelikte olmamalı, bebeğe püre kıvamında ek besinler verilmelidir. 7 aylık bebekler pütürlü kıvamda besinlerle beslenebilir, 8 aydan sonra “parmak besinler” ile elle kendilerini besleyebilirler. 9 aylık bebekler aile sofrasında küçük parçalara bölünmüş aile besinlerini yiyebilirler.

Elma ve şeftali püresi, pirinç unu ile hazırlanmış mamadan yapılmış muhallebi, mamadan yapılmış yoğurt, sebze püreleri (patates, havuç, pirinç, yağdan yapılmış) başlanacak ilk ek besinlerdir. Özellikle alerji yapma riski olan turunçgiller, yumurta, ekmek, balık ve et ürünleri başlanacak ilk ek gıdalar değildir. Hekim kontrollerinde büyüme ve gelişme normal gidiyorsa 6. ay bir öğün ek besin başlanmalı,  sonra her ay bir öğün ek besin ilave edilerek 7. ay 2 öğün, 8. ay 3 öğün, 9. ay 4 öğün ve 10. ay beş öğün olacak şekilde ek besinler 5 öğüne çıkarılmalıdır. Ek besinden oluşan öğünlerin sayısındaki artış kilo kontrolleri ile denetlenmeli, gerekirse ve yeterli kilo alımı yoksa ek besin öğün sayısı arttırılmalıdır. Bu dönemde anne sütüne devam edilmeli, anne sütü en az 12. aya kadar verilmelidir. 2 yaşına kadar anne sütü verilebilir. Bir yaşından sonra çocuk besin gereksinimin 1/3’ünü anne sütünden alabilir.           

Ek gıdalar çocuk dik olacak şekilde, kaşıkla ve öğün oluşturularak verilmelidir. Yeni başlanacak ek gıdalar bebek açken ve özellikle öğlen öğününde verilmelidir. Besinler taze ve temiz olmalıdır. Ek gıdalar öğünlerin başlangıçta önceleri çok az (bir öğünün yedide biri kadar) ve tek gıda olarak verilmelidir. Gün gün giderek verilen tek ek gıda miktarı arttırılır ve 7 gün sonunda bir öğün oluşturacak şekilde arttırmalar yapılmalıdır. Öğün miktarı yaklaşık 100-150 cc’dir. Aynı anda iki değişik ek gıda başlanmamalı, eğer başlanacaksa diğer ek besin 4 ila 7 gün sonra beslenmeye ilave edilmelidir. Bebeklere tuzlu, baharatlı, yağlı besinler verilmemelidir.  Bebeklerde püre olarak ve katı şekilde verilen gıdalarda, dille itme oluşursa bunu besin reddi olarak kabul etmek doğru değildir. Bu durumda zor kullanmadan ısrarcı olunmalıdır. Israra rağmen bebeğin hoşlanmadığı bir gıda olursa bu gıda 2-4 haftalık ara ile tekrar denenmelidir.

Genelde 6-9 ay arasında çocuklara 1 öğün muhallebi, 1 öğün meyve püresi, 1 öğün sebze püresi, 1 öğün yoğurt olacak şekilde 3-4 öğün ek besin başlanır. Öncelikle pirinç unlu muhallebi ile başlamak uygundur. Meyveler şekerli olduklarından önce sebze başlanmalı, meyveler bebek sebzeye alıştıktan sonra başlanmalıdır. 7. ve 8. aylarda sebze püresi içersine kıyma şeklinde et ve kurubaklagil ilave edilir. 8 aylık bebeklere kahvaltıda ekmek, bebek büsküvisi, yumurta sarısı ve tuzu alınmış  peynir verilebilir. 8-9. ayda balık başlanabilir. 9 aydan önce portakal, mandalina, limon gibi asitli ve alerjik gıdalar verilmemelidir. 9. aydan sonra çocuk mümkünse aile ile birlikte masaya (kendi başlarına oturabilmeyi sağlayabildikleri için) oturtulmalı ve çocuğa ailenin yediği uygun besinler verilmelidir. 9. aydan sonra ek gıdaların sayısı 5 öğüne çıkar: Kahvaltı, öğle yemeği (sebze püresi veya yemeği - kıyma, et veya peynir, lor  konulan yoğun kıvamlı çorba- kıyma, köfte, et- kurubaklagiller- yoğurt-  bunlardan birileri veya birlikte ve hergün değişitirerek),  ikindide meyve püresi ve/veya yoğurt, akşam yemeği (öğle yemeğinin aynısı veya öğlen verilmemiş olanlar), yatarken muhallebi şeklinde bir beslenme oluşturulur. Çocuklara ek gıdalar verilmeye başlandıktan ve öğün oluşturulduktan sonra öğünden sonra 30-50 cc su vermek uygundur. Çocuklara 1 yaşına kadar inek sütü, bal, yumurta beyazı verilmemelidir. İlk bir yıl içerisinde bakla ve patlıcan vermeye gerek yoktur.

 

Beslenmenin bu şekilde sağlanması ile beslenmede dördüncü ve beşinci basamaklar olan çocuğu taneli ve pütürlü gıdalara alıştırma ve aile sofrasındaki gıdalara geçerek erişkin beslenmesinin temelini oluşturulma gerçekleştirilir. 1 yaşından sonra çocuklar 3 ana öğün ve 2-3 ara öğün olacak şekilde ve erişkin besin menüleriyle beslenebilirler. 18. aydan sonra çocukların kendi başlarına yemek yeme istemlerine karşı çıkılmamalı, kaşık kullanımı desteklenmelidir. Kaşıkla kendi beslenmesine izin verildiğinde yeterli miktarda beslenmesi için yardım edilmelidir. Kolalı ya da şekerli içeceklerden, çeşitli katkı maddeleri içeren ve tatlandırıcı katılmış gıdalardan, yağda kızartılmış gıdalardan uzak durulması uygundur.

Besinler taze ve temiz olmalı, özellikle de meyve ve sebzeler bol su ile yıkanmalıdır. Mümkünse ek besinler öğünlerde taze olarak hazırlanmalıdır. Bebekler için besin seçerken doğal yöntemlerle üretilmiş, hormonsuz besinler tercih edilmelidir. Hazır gıda verilmemeye çalışılmalıdır. Hazır gıda verilecekse bu gıdaların buzdolabında uygun şekilde saklanmış, son kullanma tarihi geçmemiş, paketi delinmemiş ve yıpranmamış gıdalar olmasına dikkat edilmelidir. Mümkünse sentetik kimyasal ilaçlar ve gübreler kullanmadan insana ve çevreye dost bir biçimde üretilen organik tarım ürünleri kullanılmalıdır.

Bebeklere 6. aydan sonra ek gıda vermeye başladıktan sonra bu gıdaların lif veya posa içermesi gereklidir. Lif veya posa içeren gıdalar bitkisel gıdalardır. Sebzeler, meyveler, ekmek ve kurubaklagiller lif ihtiyacını karşılarlar. Lif yönünden zengin gıdalar çocuklarda kabızlığın oluşmasını engeller.

Bebeklerde ve çocuklarda yemek zamanı düzenli ve aynı saatlerde olmalıdır. Öğünler, ailenin birlikte bulunduğu, birlikte olumlu iletişim kurulduğu ve eğlenildiği zamanlardır. Çocuklar masaya oturtulmadan önce her şeyin hazırlanması uygun olur. Çocuk masada uygun ve rahat bir sandalyeye veya mama sandalyesine oturtularak beslenmelidir. Bebeklerin kullandığı kaşıklar (kauçuk kaplı olmalı) ve tabaklar ayrı, onlara uygun ve ne kadar yenildiğini ölçecek şekilde olmalıdır. Yemek sırasında acele edilmemeli, kaşık makul miktarda doldurulmalı, çocuğun kendi hızında yemesine müsaade edilmeli, çocuk yemeğe ara verince biraz beklenilmeli, sonra tekrar yemek verilmeli, çocuk uykuluyken ve ağlarken beslenilmemelidir.  Çocuklar elleriyle yemek isterlerse bu, engellenmemelidir. 

Çocuklara beslenme konusunda güvenmek gereklidir. Ne kadar yemek zorunda olduklarını, yeteri kadar yiyip yemediklerini en iyi onlar bilirler. Tabaklarında yiyecek bırakabilirler. Fazla yemek isterlerse de sağlıklı besinler sunuyorsanız yemelerine izin verilmelidir. Unutulmamalı ki her çocuk kendine özgüdür ve kendine has bir gelişim hızı vardır. 3 ana öğün dışında çocuklar 2-3 ara öğün alırlar. Önemli olan ara öğünlerin de sağlıklı besinlerden oluşmasıdır. Bebeklere meyve verilirken boğazlarını tıkamaması için bu meyvelerin kabukları soyulmalıdır. Meyve sularının saf meyve suyu olduğuna dikkat edilmelidir. Bebeklerin ve çocukların gıdalarına şeker ve tuz ilave edilmesi uygun bir davranış değildir.

Bebekler doğduklarında, genellikle ilk saatlerde, kas içine K vitamini yapılması, yenidoğanın hemorajik (kanama) hastalığını engellemek için gereklidir. 2-3 haftadan sonra günlük 400 ünite D vitamini ağızdan her gün verilmeli ve 1 yaşına kadar D vitaminine devam edilmelidir. Türkiye’de annelerde ve bebeklerde demir eksikliği anemisi çok sık görüldüğünden anne sütüyle beslenen bebeklere 4. aydan sonra, mamayla beslenen bebeklere ise 6. aydan sonra ağızdan demir ilacı verilmesi önerilmektedir. Demir en yoğun şekilde hayvansal et ürünlerinde bulunur. 7-8 aydan sonra et mutlaka beslenmeye ilave edilmelidir. Demir ilacı verilsin veya verilmesin demir eksikliği anemisi araştırılması için 9-12 aylık olduklarında tüm bebeklere tam kan sayımı yapılmalıdır. Bunun haricinde normal durumlarda bebeklere ek vitamin verilmesine gerek yoktur. Ancak içme sularında florür eksik ise flor takviyesi yapılabilir. 18. Aydan sonra aile bebeğin dişini fırçalayabilir. 2-2.5 yaşından sonra çocuklar kendi dişlerini fırçalayabilirler. Ayrıca ergenlikte kalsiyum ve D vitamini takviyesi yapılması da önerilmektedir. Ergenlikte genç kızlarda menstürasyon (adet kanaması) ile birlikte kan kaybına bağlı olarak demir eksikliği anemisi görülebilir. Bunun için dikkatli olunmalıdır.

Çocuklarda iştahsızlık ve olumsuz yeme alışkanlığı gelişebilir. İştahsızlıkta, öncelikle çocuğun gün boyu yediği 3 gün yazılmalıdır. Önce beslenme içeriği ve miktarlar değerlendirilir. Çoğu çocukta yeterli bir beslenmenin olduğu görülmektedir. Ayrıca yemeklerden 1 saat önce ve yemek sırasında sıvı alımı azaltılıp engellenmelidir. Günde 500 cc’den fazla süt verilmemeli, besinler değişik tat, kıvam, renk ve çeşitlilikte sunulmalı, yemek porsiyonları çocuğun gereksinimine göre ayarlanmalı, bir öğünde yeterli miktar yenmemiş ise diğer öğüne kadar arada bir şey verilmeden çocuk aç bekletilmelidir. En iyi iştah açıcı ilaç, açlıktır. Hangi yemeğin ne zaman yedirileceği anne-babanın sorumluğunda olmasına karşın ne kadar yemek yenileceği çocukların kararıdır. Çocuklar açlıktan ölmezler ve doğal olarak yeni yiyecekler sunulduğunda denemeyi severler. Çocuk eğer bir sebzeyi yemiyorsa ona başka bir sebze önerilmelidir. Çocuklar gördüklerini taklit ettiklerinden ebeveynler çocukla birlikte yemek yemeli ve olumlu yeme alışkanlığı göstermelidirler. Çocuklar sağlıklı beslenmeyi ve beslenme alışkanlığını çevrelerini gözleyerek de öğrenebilirler. Bazen de arkadaşlarıyla birlikte yemeleri olumlu yeme davranışlarının gelişmesine yardımcı olabilmektedir. İştahsız çocuğa karşı zor kullanılmamalı, öğün arasında herhangi bir besin verilmeden çocuk aç bırakılmalı, çocuğa öğünde uygun ve değişik besinler sunulmalı ve bu konuda ısrarcı davranılmalıdır. Baskı yapmadan ısrarcı davranma, başarılı olmak için bir çözüm yoludur. Çocuklara sağlıklı iki yiyecek arasından seçim yapma hakkı tanınmalıdır. Çocuklara ödül olarak şeker ve tatlı türünde besinler verilmemelidir. Mantıklı ölçülerde, çocuklara istediklerini, istedikleri yerde ve aç olduklarında verme, beslenme problemlerini çözebilir. Önemli nokta yemekte aile ile çocuğun karşı karşıya gelmemesi ve kavga edilmemesidir.

Ailelerin en çok şikayetçi oldukları durum çocukların yemek yemeği reddetmesi ya da istenilen miktarda yemek yememesidir. Bu durumda çocukların büyümelerinin ve kilo alımlarının değerlendirilmesi gerekir. Büyüme ve gelişmede ve kilo almada problem gözlenmiyorsa sorun sadece ailenin bu yöndeki kaygısıdır. Bunun çözümü sağlıklı yeme davranışının aile ve çocuğa öğretilmesidir. Genellikle sağlıklı çocukların iştah dürtüleri de sağlıklıdır. Eğer sağlıklı çocuğun yemek yemeğe ilişkin problemleri varsa bunun nedenleri çocuğa, yediren kişiye veya yedirilme şekline bağlı olabilir. Problemlerden en önemlisi beslenmeye ilişkin uygun olmayan tutumlardır. Anneler bebeklerin gereksinim duyduğu miktarlar yerine kendilerinin yeterli bulduğu yemek miktarı önemserler. Normal beslenme sürecinde doğru besin seçimi ve annenin davranışı, temeldir. Yemeğin miktarı kadar çocuğa sunuş şekli de önemlidir. Yemek yemek bir iştir ve zevk veren güzel bir olaydır. Anne elinde tabak-kaşık çocuğun peşinde koşarak, tepside televizyon karşısında, masallar ve reklamlar ile kandırarak, çocuğun ellerini tutup zorlayarak beslenme yapılamaz ve bu şekilde bir beslenme alışkanlığı da kazandırılamaz. Beslenmeye ilişkin yanlış tutumlar günümüzde hem sık görülmektedir ve hem de bunların değiştirilmesi oldukça zordur.

Gıda aspirasyonları (yiyeceklerin akciğere kaçarak tıkanma oluşturmasıdır) diğer önemli durumdur. 3 yaşından önce çiğneme ve yutma işlevi tam olarak gelişmediğinden verilen besinler yumuşatılarak verilmelidir. Zor parçalara bölünen çerez ve sert şekerler gibi gıdalar 5 yaşından önce verilmemelidir. Tuz tamamen ağız tadı alışkanlığıdır. Bebeklerin besinlerine tuz atılmamalıdır. Besinlerin içerisinde doğal şekilde bulunan tuz vücut için yeterli gelmektedir.

Çocuklarımıza nasıl yemek yemeleri gerektiğini öğretmenin en iyi yolu onlara uygun örnek olmaktır. Yaşam boyu yeterli ve dengeli şekilde beslenmek gerektiği unutulmamalıdır.