OBEZİTENİN VE DERECESİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ:

Belirgin obezitede tanı kolayca konulur. Fakat  çocuklarda yaşa ve cinse göre normal vücut ağırlığı ile fazla kiloluk ve şişmanlığın sınırını net ayırmak kolay ve de kesin olarak belli değildir. Obezitenin tanımlanması: vücutta yağ dokusunun, vücut ağırlığına oranla patolojik olarak artımı olduğundan; obesite tanısını koymak için vücut yağ dokusunun ölçülmesi akla getirilse de vücut yağ dokusunun tamamının doğrudan ölçümü mümkün değildir.

Sağlıklı bir yenidoğanda  vücut ağırlığının %14’ü yağ dokusudur.Süt çocukluğu döneminde bu oran giderek artar. 9-18 aylar arası vücut yağ oranı artarak %28’e yükselir. Sonra bu yaşlardan sonra vücudun yağ oranı giderek azalır. Ergenlik öncesi ise vücut yağ dokusu oranında tekrar bir artış oluşur. Erkek çocukla, kız çocuğun vücut yağ dokusu oranı pübertede ve ergenlikte farklı gelişir. On yaşında vücut yağ oranı kız çocuklarında % 28 oranına yükselir. Kız çocuklarında menstruasyon başladığı dönemlerde vücut yağ dokusu oranı yüksektir. On sekiz yaşlarında kızlarda vücut yağ dokusu oranı %20-25 dolaylarındadır. Erkek çocuklarında on yaşında vücut yağ oranı %23’dür. Erkek çocuklarında pübertenin ilerlemesi ile yağ dokusunda azalma oluşur ve on sekiz yaşlarında vücut yağ dokusu oranı %15-18 dolaylarına azalır.  Yağ dokusunun önemli bir bölümü derialtı yağ dokusu şeklindedir. Önemli bir bölümü de iç organların çevresindedir. Kas dokusu düşük oranda yağ içerir. Kas dokusu gelişmiş kişilerde vücut yağ oranı düşüktür. Erkeklerde kas dokusu gelişmiş olduğundan kadınlara göre vücut yağ oranı düşüktür.

Obeziteyi değerlendirirken vücuttaki yağ dokusu ile yağsız dokunun oranlarının

belirlenmesi önemlidir. Vücuttaki yağın ölçümü için kullanılan direkt ve indirekt yöntemler

vardır. Direkt yöntemler: sualtı tartımı ile vücut dansitesinin hesaplanması, toplam vücut suyunun izotop dilüsyonu ile saptanması, toplam vücut potasyumunun ölçülmesi, nötron aktivasyonu, vücudun biyoelektriksel iletkenliğinin saptanması, bilgisayarlı tomografi, magnetik rezonans görüntüleme, dual enerji x-ray absorpsiyonunun değerlendirilmesi gibi yöntemlerdir. Vücuttaki yağ miktarını ve dağılımını doğrudan gösteren bu direkt yöntemler genellikle pahalıdır ve zaman alıcıdır. Bu ölçümler fizyolojik araştırmalar için geçerlidir.

Vücuttaki yağın indirekt ölçümü içinantropometrik ölçümler ve ölçümlerden türetilmiş bazı obezite indeksleri kullanılır. En fazla kullanılan indeksler ağırlık ve boydan türetilmiş olanlardır. Antropometrik ölçümler kolay, hızlı, pratik ve ucuzdur. Bunlar arasında en sık kullanılanlar çevre ölçümleri, cilt kıvrım kalınlıkları, boya göre ağırlık (rölatif ağırlık) ve vücut kitle indeksidir (Quetelet indeks).

Obezitede yağın bir kısmı cilt altında toplanır. Cilt altı yağ dokusunu belirlemek için cilt kıvrım kalınlığı ölçümü yapılır. Ölçüm “kaliper” denen özel aletlerle yapılır.

Cilt kıvrımları aletin uçları arasında tutulur ve kalınlık göstergeden okunur. Triseps, biseps, subskapular ve suprailiak bölgelerde ölçüm yapılabilmektedir ve ‘mm’ olarak değerlendirilmektedir. Yaşa, cinsiyete ve etnik kökene göre değişiklikler gösteren deri altı kıvrım değerleri ve vücut kitle indeksi (VKİ) arasındaki korelasyon oldukça yüksektir. Yaygın olarak kullanılan triseps cilt kıvrım(üst kol yan bölgesi) kalınlığı ölçümüdür. Yaşa göre belirtilen persentillere göre 95 persentil üzerindeki ölçümler obezite olarak değerlendirilmektedir. Ancak bu yöntem tecrübe gerektirir ve uygulanması zordur ve aşırı obez çocuklarda hatalı ölçümler yapılabilmesi nedeniyle kullanımı kısıtlı kalmıştır.

 

Triseps deri kalınlığına göre mm olarak obezite sınırı                        

Yaş (Yıl)      Erkek (95 persantil)                  Kız ((95 persantil)

6                    14.47                                        15.47

7                    15.95                                        18.08 

8                    17.51                                        20.60

9                    19.11                                        23.07 

10                  20.96                                        24.84

11                  22.53                                        26.23

12                  23.53                                        27.73

13                  23.87                                        29.08

14                  23.42                                        30.22

15                  22.42                                        31.48

16                22.05                                         32.35

17                21.99                                         33.51

18                22.28                                         34.07

Çevre ölçümleri vücut dansitesi, yağsız vücut dokusu, adipoz doku kitlesi, total vücut protein kitlesi ve enerji depolarının göstergesidir. En sık üst orta kol, bel, kalça, uyluk ve baldır çevreleri, bel/kalça oranı kullanılır.

Bel-Kalça Oranı:Kaburgalarla iliak kemik arasındaki (belin) en dar bölgenin çevresi ve kalçaların en geniş yerinin çevresi ölçülür, bunların birbirine oranlanması ile bel kalça oranı hesaplanır. Çocuklar için ortalama normal değer 0.85 olarak kabul edilir. Erişkinler için 0.72’ den büyük değerler anormal kabul edilir. Glukoz intoleransı, hipertansiyon, hipertrigliseridemi gibi komplikasyonlar erkeklerde 1, kadınlarda ise 0.9’ dan itibaren artmaktadır.

Çocuklarda ve adolesanlarda şişmanlık tanısı için Bel çevresi (cm) için eşik değerler:

 

            Yaş (yıl)                Erkek               Kadın

Bel çevresi (cm)          8                         70.9                  70.4

                                     12                         84.5                  81.9

                                     15                         94.4                  89.8

                                     17                         101                    97

                                     Erişkin                 102                    88

Üstkol çevresi/baş çevresi: özellikle 3-48 ay arası çocukların beslenme durumunu değerlendirilmesine kullanılan basit bir orandır. 0.35’in üzerindeki oranlar şişmanlık tanısı koydurur.  

Boya göre ağırlık oranı (Rölatif Ağırlık-RA):

Rölatif ağırlık bütün yaş gruplarında kullanılabilen bir orandır. Çocuklar obezite açısından değerlendirilirken özellikle boyları göz önüne alınıp çocuğun ağırlığı ideal ağırlık ile karşılaştırılmaktadır. İdeal ağırlığın belirlenmesinde her ülkenin kendi standartlarının kullanılması gerekmektedir.

Yaş ve cinsiyete göre düzenlenmiş boy ve vücut ağırlığını içeren tablolardan yararlanılarak çocuğun boy yaşına uygun ağırlığı bulunur. Çocuğun boyu ölçülür. Ölçülen boyunun, o ülkenin yaş ve cinsiyete göre düzenlenmiş boy ve vücut ağırlığı tablolarda 50 persentilde olduğu yaş bulunur. Bulunan yaşın 50 persentildeki ağırlığı saptanır. Bu ağırlık o çocuğun ideal ağırlığıdır. Çocuğun ölçülen ağırlığının ideal ağırlığına oranlanması ile rölatif ağırlık saptanır.

(Rölatif ağırlık= hastanın ölçülen ağırlığı/ aynı boydaki normal çocuğun ağırlığı x 100)

Boya göre ağırlık oranı (Rölatif Ağırlık-RA): %90-110 : Normal tartılı çocuk
%110-120 :Aşırı kilolu çocuk (overweight),  %120 üzerinde olması ise obezite,  %140’ın üzerinde olması ise  morbid obezite olarakkabul edilmektedir. Bu kriterin boy kısalığı olan çocuklarda kullanılması uygun değildir.

Vücut Kitle İndeksi(VKİ):Obezitenin değerlendirilmesi için kullanılan, vücut bileşimini en iyi yansıtan ve en pratik metodlardan biri olduğu kabul edilmektedir.

Vücut Kitle İndeksi (VKİ) = Ağırlık (kg) / Boy2 (m2) formülü ile hesaplanır. VKİ çocuklarda yaşa ve cinse göre değişkenlik gösterir. Çocukluk döneminde çocukların yaşlarına göre düzenlenmiş grafilere göre VKİ 85-95 persentil aralığında olanlar aşırı kilolu (overweight), 95. persentilin üzerinde olan olgular obezite olarak değerlendirilir. Ancak bu tanım persentillerin elde edildiği topluma özgü olup, tüm toplum uygulamaya pek elverişli değildir. Örneğin şişmanlık oranının %25’lere vardığı ABD çocuklarının 82. persentil değeri, Brezilya çocuklarının yaklaşık 95. persentil değerine ve İngiliz çocuklarının yaklaşık 90 persentil değerine uymaktadır. Bu nedenle o ülkenin yaş ve cinsiyete göre düzenlenmiş boy, vücut ağırlığı ve VKİ değerleri tabloları kullanılmalıdır.

 

Çocuklarda aşırı kilolu ve şişmanlık tanısı için Vücut Kitle İndeksi (VKİ)  değerleri:

                        Yaş                         Erkek                          Kız                                                                                           

                                                 %85       %95            %85      %95                         

                         Doğum            15.2       16.1            14.9      15.8

                         3 ay                 18.6       19.7            17.9      18.9 

                         6 ay                 19.2        20.3           18.6      19.7

                         9 ay                 19.3       20.4             18.6     19.8

                        12 ay                18.9       20.0            18.2     19.4

                        15 ay                18.6       19.7            18.0      19.1

                        18 ay                18.3       19.3             17.7     18.8

                        2 yaş                 17.9       19.0            17.4     18.5

                        2.5 yaş              17.7       18.8            17.3     18.3

                        3 yaş                17.6        18.7            17.0     17.9

                        3.5 yaş              17.4       18.5            17.0     18.0

                        4 yaş                 17.3       18.4             17.0     18.1

                        4.5 yaş              17.2       18.4             17.1     18.2

                        5 yaş                 17.1       18.3             17.2     18.5

                        5.5 yaş              17.1       18.4             17.3      18.8

                        6 yaş                 17.2       18.5             17.5     19.1

                        7 yaş                 17.6       19.1             17.8     19.7

                        8 yaş                 18.2       19.9             18.4     20.4

                        9 yaş                 19.0       21.0             19.2     21.5                   

       10 yaş                20.1      22.5              20.2     22.6

       11 yaş                21.7      24.5              21.3     23.8

       12 yaş                23.1      26.0              22.3     24.8

       13 yaş                23.7      26.5             23.1      25.4

       14 yaş                24.2      27.0              23.6     25.8

       15 yaş                24.8      27.6              23.9     26.0

       16 yaş                25.4      28.2              24.0     26.1

       17 yaş                26.1      28.8              24.2     26.2

       18 yaş                26.6      29.4              24.3     26.1          

 

OBEZİTENİN TİPLERİ VE NEDENLERİ

Obezite özelliklerine göre birkaç farklı şekilde sınıflandırılabilir.

Obezitenin başlama yaşına göre a. Çocukluk yaş grubunda başlayan obezite b. Erişkin dönemde başlayan obezite olarak ikiye ayrılır.

Vücutta yağ dokusunun hacmi yağ hücrelerinin (yağ hücresi=adiposit) sayılarına ve büyüklüklerine bağlıdır. Yaşamın ilk birkaç yılında yeni yağ hücrelerinin oluşum hızı özellikle fazladır. Yağ depolanması hızlandıkça yağ hücrelerinin sayısı da artar. Obezite süt çocukluğu döneminde başladığında  yağ hücre sayısı normal çocuklara göre fazla artar. Yağ hücrelerin sayısı alınan kalori artımına bağlı artma gösterir. Şişman çocuklarda yağ hücrelerinin sayısı çoğu kez normal çocuklardakinin yaklaşık üç katı kadardır.Aynı zamanda yağ hücrelerinin hacmi de artar. Daha ileri yaşlarda ise alınan kalori artımı yağ hücrelerinin sayısına pek etki etmez. Puberteden sonra yağ hücre sayısı yaşam boyu hemen hemen aynı kalır.Ağırlığın azaldığı dönem yağ hücrelerinin hacmi küçülür, yağ hücre sayısında azalma olmaz.

Yağ dokusunun dağılımı ve anatomik özelliklerine göre de

a. Hiperselüler obezite: Yağ hücre sayısının artışı ile seyreden obezitedir ve çocukluk çağındaki obezite tipidir. Nadiren erişkin dönemde de ortaya çıkabilir.

b. Hipertrofik obezite: Yağ hücrelerinin büyüklüğü ve lipit içeriğindeki artış ile karakterizedir. Erişkin dönemde ve gebelikte başlayan obezite bu tiptedir.

c. Yağ dağılımına göre obezite:

i. Android tip obezite (abdominal/santral): Yağ dokusu karın ve göğüste birikmiştir.

ii. Gynoid tip obezite (gluteal/ periferal): Yağ dokusu kalça ve uylukta toplanmıştır.

 

Obeziteye  neden olan faktörlere göre de  obezite sınıflandırılır:

A.Ekzojen obezite( Aşırı kalori alımına bağlı)

B. Diğer nedenlere bağlı obezite (Endojen Tip= Hastalıklara ve genetik sendromlara bağlı)

Aşırı kalori alımına bağlı oluşan eksojen obezitenin dışındaki nedenler: Kromozomal hastalıklar, Genetik sendromlar, Endokrin bozukluklar, Hipotalamik bozukluklar, Kas ve beyin hastalıklarına bağlı hareket azlığı ve İlaçlara bağlı gelişen obezitedir. Çocukluk çağında tüm obezitelerin çok az bir kısmını oluştururlar (%1‐3). Önemli bir kısmında çocuklarda obez olmalarına rağmen boyları 50 persantilin altında ve/veya büyüme hızı azalmıştır. Bazı olgularda ise boy kısalığı gözlenir. Çocuk Sağlığı ve hastalıkları Uzmanı hastayı muayene ettiğinde bu hastalıkların önemli bir kısmının tanısını koyabilir. Bir kısmının da tanısı hormon tetkikleri yapılarak konulur. 

Obezitenin oluşumunu etkileyen faktörler

Obezite denildiğinde hastalıklara ve genetik sendromlara bağlı olmayan eksojen obezite tablosu kastedilir. Obezite kalori alımı ile kullanımı arasındaki dengesizlik sonucu ortaya çıkan bir tablodur. Eksojen obezite de olguların boy persantilleri  50’nin üzerindedir. Eğer boy 50 persantilin üstünde, büyüme hızı normal ve fizik muayenede herhangi bir patoloji yok ise olgu ekzojen obezite (=aşırı kalori alımına bağlı obezite) kabul edilir. Bu obezitede tüketilen enerjiden daha fazla kalori alımı söz konusudur. Ayrıca bunun yanında birçok faktör obezite oluşumuna katkıda bulunur. Genetik yatkınlık önemli bir faktördür.

Genetik : Obezite konusunda yapılan çalışmalarda genetiğin önemli bir faktör olduğu gösterilmiştir.Ancak genetiğin etkisini aile içi ortam faktöründen ayırarak değerlendirmek çok güçtür. Fakat obezite oluşumunda genetik etmenlerin % 25-80 oranında rol oynadığı düşünülmektedir. Ailedeki şişmanlık çocukluk çağı obezitesi için en güçlü risk etmeni­dir. Anne veya babası şişman olan ailelerin çocuklarında şişmanlık gelişme riski %40’dır. Eğer anne ve baba ikisi de şişman ise çocuğun şişman olma olasılığı %80’dir. Her ikiside şişman değilse çocuğun obez olma durumu %9-14’dür. Beraber veya ayrı büyüyen tek yumurta ikizlerinin VKI (Vücut Kitle İndeksi), derialtı yağ dokusu dağılımı, bel kalça çevreleri oranının birbirine benzer olduğu gösterilmiştir.  Tek yumurta ikizleri, eğer benzer koşullarda yaşıyorlarsa vücut ağırlıkları aşağı yukarı 1 kg kadar oynadığı, eğer yaşam koşulları çok farklı ise yalnız 2-3 kiloluk bir fark gösterdiği bulunmuştur. Ayrıca evlat edinilen çocukların yağ dağılımı ve VKİ’ lerinin de kendi anne-babalarına benzediği gösterilmiştir

Bugün için obeziteye neden olan genetik mekanizmalar tam olarak bilinmemektedir. Genetik faktörler bazal metabolizma kızı, strese adrenerjik yanıt, leptin duyarlılığı, insülin direnci, yağ öncesi hücrelerin yağ hücrelerine dönüşümü durumlarına etkili olduğu bildirilmektedir. Obezitede hipotalamustaki enerji dengesini düzenleyen mekanizmalarda bozukluklar olduğu düşünülmektedir.

Yaş: Obezite çocukluk döneminde her yaşta gelişebilmektedir. Obezitenin en sık geliştiği yaşlar ilk 1 yaş, 5-7 yaş arası ve ergenliktir. Bebeklik döneminde başlayan obezitenin yaşla birlikte kendiliğinden düzelmesi mümkün olmasına karşın çocukluk ve adölesan dönemde başlayan obezitenin erişkin dönemde devam etme riski yüksektir. Şişman yetişkinlerin önemli bir oranında şişmanlığın çocukluk hatta süt çocukluğu devresinden itibaren başladığı ileri sürülmektedir.

Cinsiyet: Obezite her iki cinste de görülmekle birlikte kızlarda/kadınlarda oran daha yüksektir. İlkokul çağında ve puberte dönemlerinde kızlar arasında erkeklere oranla daha yüksek oranda şişmanlık olgusuna rastlanmaktadır. Bazı ülkelerde (İtalya, Avusturya, Yunanistan) ise erkek çocuklarında daha sıktır. Obezite kızlarda erken püberte ve erken menarş ile beraber görülmektedir. Ergenlik dönemi günümüzde geçmişe göre daha erken yaşta görülmekte olup bu dolaylı ya da dolaysız olarak toplumun vücut ağırlığının artması ile ilgilidir.

Çevresel Etkenler:Çevresel etkenler aile, beslenme, fiziksel aktivite azlığı, psikolojik etkiler, intrauterinetkiler, sosyoekonomiknedenler gibi faktörlerdir. Genetik yatkın­lığı olan bireylerde devam eden çok yönlü çevresel etmenler şişmanlığın oluşumunu kolaylaştırmaktadır.

Aile:  Çocuklar için, yeme ve beslenme biçimi genellikle sosyal bir durumdur.  Çocuklar aileyi ve diğer çocukları gözlemleyerek kendi yeme davranışlarını ve tercihlerini  oluşturur. Anne ve babanın beslenme alışkanlıkları çocuğa örnek olacak beslenme modeli­dir.Çocukların yiyecek tercihleri, beslenme biçim ve içerikleri ailelerinin yeme davranışlarından ve yiyecek seçim tercihleri ile şekillenir. Ayrıca aşırı televizyon izleme, bilgisayar kullanma ve fiziksel aktivite azlığı (okul servisleri, asansör kullanımı, teknolojik araçlar, kentlerde yetersiz yeşil alan, spor dersini aksatma)aile yaşamı ve yaşanılan ortamla bağıntılıdır. Ebeveynlerin fiziksel aktivite derecesi çocukların aktivitesini etkiler. Ebeveyni inaktif olan çocukların inaktif olma şansı yüksektir.  Çocukluk çağında obezite gelişiminde anne-babanın beslenme tarzı, öğün sayısı, günlük aktivite şekli etkili olurken, okul çağı ve adolesan dönemde bireyin gününün büyük bir kısmını geçirdiği eğitim merkezindeki kantin ve yemekhanelerde sunulan besinlerin içerikleri ile eğitim programları, önerilen fizik aktivitenin yeri etiolojide etkili olmaktadır.

Yüksek kalorili beslenme ve fiziksel aktivite azlığı ailede kazanılan alışkanlıklardır.

Annenin çalışması, ekonomik ve kültürel nedenler, apartman yaşamı, kent yaşamının olumsuz etkileri, psikososyal etmenler (büyük aile, parçalanmış aile, yaşlı anne, tek çocuk, aile içi geçimsizlik) gibi obeziteye neden olan faktörlerde aileye bağlı nedenlerdir. Aile ilişkisi obezite açısından ço­cuğu hem genetik hem de çevresel olarak etkilemek­tedir.

Beslenme

Anne sütü ile beslenme çocuklukta gelişecek obeziteyi engellemektedir. Bu nedenle bebekler ilk 6 ay sırf anne sütü ile beslenmelidir.bebeğin anne sütüyle beslendiği her ayın aşırı kilo riskini azalttığını ve 9 ay boyunca anne sütüyle beslenen bebeğin aşırı kilolu olması riskinin %30 azaldığını göstermiştirAnne sütünün protein içeriği düşüktür. Bebeklikte yüksek protein ile beslenmek obeziteyi artırır. 6 aydan sonrada annesütü alırken ek gıdalar fazla şekilde artırılmamalıdır. Kalorili gıdalara erken ve fazla miktarda başlanılmamalıdır. Bebeklikte çocuk her ağladığında biberon ile süt vermek, muhallebi gibi kaloriden zengin besinlere erken başlamak ve bunları fazla miktarda vermek çocuklarda şişmanlığa yol açan yanlış uygulamalardır. Ayrıca biberon ile beslenen çocuklarda, anneler şişede kalan yiyeceği bitirme konusunda ısrarcı olurlar. (Anne sütü almada ne kadar yenileceğine fizyolojik bir temelle bebek karar verir.) Bebeklikteki beslenme tekniği, çeşitliliği, sıklığı, miktarı ve içeriği ço­cukta beslenme alışkanlığının yerleşmesinde en önemli belirleyicilerdir. Bebeklik dönemindeki beslenme şekli çocuğun ileri yıllardaki beslenme alışkanlığını belirler. Bebeklikte posalı gıda yeme alışkanlığının kazanılmaması, yüksek şekerli ve yağlı beslenme alışkanlığının kazanılması obeziteye neden olur.

Şehirleşme, ekonomik gelişme, medyadaki reklamlar etkisi  toplumda giderek kötü  beslenme alışkanlıklarındaki kazanılmaktadır. Ev dışı beslenmenin artması, porsiyon büyüklüğü, be­sin çeşitliliği;şeker eklenmiş içecekler, sporcu içecekleri, şekerle tatlandırılmış meyve suları gibi enerji veren içeceklerin  süt, ayran gibi besinlerin önüne geçmesi; enerji oranı yüksek gazlı içeceklerin tüketiminin artması, ayaküs­tü hızlı hazırlanan yüksek yağ ve enerji ihtiva eden posası düşük hazır besinlerin artması ve  her yerde satılabilmesi  obeziteye neden olmaktadır.Bugün, toplumların beslenmesi yağdan, sukrozdan(şekerden), sodyumdan (tuzdan) zengin, posadan fakir  ve işlem görmemiş gıdaların az tüketildiği bir biçime dönüşmüştür. Bunun sonucu da obezitedir.  

İştah besin maddesinin cinsinden etkilenmektedir. Fazla miktarda yağ içeren besinler çocukların daha fazla iştahını açmaktadır. Taze sebze ve meyveler genellikle daha fazla çiğnenerek ve uzun sürede yenmektedir. Emilimi ve sindirimi daha geç olduğu için doygunluk hissi daha uzun süre devam etmektedir. Karbonhidrat içeren besinlerin çabuk emilimi glukoz ve insülinin hızlı artışına neden olmaktadır. Sonuçta reaktif hipoglisemi (şeker düşüklüğü) gelişmekte ve daha fazla yeme arzusu ortaya çıkmaktadır.  Hızlı yeme ve az çiğneme obezite oluşumunda kolaylaştırıcı faktörlerdir. Günde üç ya da daha fazla beslenen ve öğünlerini düzenli tüketen kişilerde, günde bir ya da iki kez düzensiz beslenen kişilerden daha az sıklıkta obeziteye rastlanmaktadır.

Fiziksel aktivite azlığı

Çocuklarda gıdalarla alınan enerji  bazal metabolizma(vücudun uyuma ve dinlenme gibi istirahattayken vücudun temel fonksiyonlarını devam ettirebilmek için yaktığı enerji), büyüme, ısı oluşumu, doku yenilenmesi, enfeksiyonlara direnç ve fiziksel aktivite ile harcanmaktadır. Enerjinin büyük bir kısmı bazal metabolizma için kullanılmaktadır. Obez­lerde metabolik hızın azaldığı hipotezi savunulmaktadır. Fiziksel aktivite ile harcanan enerjide önemlidir.Her türlü fiziksel aktivite enerji harcamasını gerektirir.  Pozitif enerji den­gesini (fazla enerji birikimini) engelleyecek en önemli parametre ise fiziksel aktivitedir. Çeşitli ne­denlere bağlı olarak çocukların daha az aktif olmaları, spor etkinliklerinde azalma, televizyon, bilgisayar gibi durağan aktivitelerin artışı, beslenmeleri benzer olan çocuklarda pozitif enerji dengesinin oluşmasına yol açmaktadır. Okul servisleri, asansör kullanımı, teknolojik araçlarla ulaşım, kentlerde yetersiz yeşil alan, spor dersini aksatma, spor dersi yerine başka derslerle uğraşmak anlayışı, çevrede güvensizlik ve çevrenin ileri yapılaşması, yoğun trafik sonucu çocuğun ev dışında geçen zamanınınazalması, sokakta oyun oynamanın azalması, uzaktan kumandalı cihazlar, televizyon, bilgisayar başında fazla zaman geçirme, sınavlar için uzun süreli çalışma saatleri  gibi fiziksel aktivitenin azalmasına neden olan durumlar obeziteyi arttırmaktadır.

Televizyon, çocuğu sedanter yaşama yöneltirken besin alımını uyarıcı niteliktedir. Televizyon reklamları, kişinin tükettiği gıdanın nitelik ve niceliklerini etkilemekte, obeziteye yol açan kötü diyet alışkanlıklarına yol açmaktadır. Televizyon seyretme süresi boyunca kişilerin ana öğünlerine ilaveten ara öğün yaptıkları sıkça görülmüştür. Bu nedenle günlük televizyon izleme süresi ile obezite prevelansı arasında pozitif bir ilişki vardır. Televizyon seyretme süresi fazlalaştıkça kişinin oturma süresi artmakta, bu da BKI’ inde artışa yol açmaktadır.  Obezite sıklığı, 4 saatten daha fazla televizyon izleyen çocuklarda, 1 ya da 1 saatten daha az televizyon izleyen çocuklara göre daha yüksek olarak saptanmıştır.

Fiziksel aktive azlığı obezite neden olmakta, obezite ise hareket eksikliğine yol açarak kısır bir döngü oluşturmaktadır

Psikolojik nedenler

Çocuklarda psikolojik sorunlar oluştuğunda her çocuğun tepkisi farklıdır. Bazı çocuklar da aşırı iştahsızlık, bazılarında ise fazla yeme şeklinde bir cevap gelişebilir. Aile içi ve aile çocuk ilişkileri, aile içi oluşan problemler,  derslerde ve yaşamda başarısızlık, arkadaş gurupları ilişkileri ve kabul edilmeme çocukların ruhsal yapılarını etkileyerek yememe veya fazla yeme şeklinde beslenme bozukluklarına neden olmaktadır. Psikolojik bozukluklar obeziteyi artırır. Oluşan obezitede psikolojik bozukluklara neden olabilir. Obez çocuklarda özellikle puberte döneminde arkadaş edinememe, grup faaliyetlerine katılmama gibi ortaya çıkan psikolojik bozukluklar çocuğun obezite derecesini arttırmaktadır.  Nadir olarak da obeziteye psikiyatrik bir hastalık eşlik edebilir.  Mental retarde çocuklarda da obezite sıklığı yüksektir. 

Freud’a göre Oral Evre 0-1 yaş arasındaki bebeklik dönemini kapsar. Bu dönem boyunca ağız hükmeder. Oral dönemde temel haz kaynağı emmedir. Bu dönemde ihtiyaç, algı ve anlatım, ağız bölgesinde toplanmıştır. Dönemin başarılı tamamlanması halinde kendine ve insanlara güvenen kişilik özellikleri gelişir. Bebek çok az ya da çok fazla oral haz elde ederse başı derde girer. Çok az emme, çok az hazzın yan etkileri açıktır: sonraki yıllarda sürekli oral tatmin arama ve karamsarlıktır. Aşırı emme, aşırı hazzın oluşması durumunda ise bu döneme saplanma gerçekleşir. Bu dönemin olumsuz yaşanması  erkenden memeden kesme, aşırı ağızcılık (oburluk, sigara alışkanlığı, ağızla cinsel tatmin), aşırı iyimserlik veya aşırı kötümserlik gibi saplantılı davranışları ortaya çıkarır.  İleri yaşlarda görülen sigara-içki bağımlılığı, aşırı yemek yeme, tırnak yeme vs. gibi alışkanlıklar bu dönemin sorunlu olarak yaşanmasından kaynaklanmaktadır. . Çocuklarının her ağlama ve rahatsızlığına her zaman meme ya da biberonla cevap veren anneler, böylece onların oral doyum ve yaşantı açlığını koşullandırarak ileride stres altında kaldığında oral doyum aramasına neden olur. Yaşam üzücü ise, kişi yiyeceği duygularını doyurmak için kullanır.

İntrauterin Etkiler

İntrauterin dönemdeki maternal faktörlerin, postnatal obezitede etkili olduğu bugün bilinmektedir.Düşük doğum tartısının erişkin yaşlarda abdominal yağlanmaya neden olduğu da gösterilmiştir. Diyabetik anne çocuklarında obezite oranı yüksek bulunmuştur.

Sosyoekonomik nedenler:

Gelişmiş ülkelerde obezite düşük sosyoekonomik gruplarda ve kalabalık ailelerde daha sık görülmektedir.  Bunun nedeni bu gruplarda beslenme ve sağlıkla ilgili bilgi eksikliğinin oluşu , aktivite azlığı, yüksek kalorili gıdaların ucuzluğu ve uygun besin bulabilme olanaklarının kısıtlı olmasıdır. Bu  faktörler bu grupta ki kişileri tek yönlü beslenmeye yöneltmekte ve bunun sonucu da obezite gelişimi artmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde ise yüksek sosyoekonomik grup aile çocuklarında görülmektedir. Bunun nedeni de kentte yaşama, ekonomik durumun iyiliği ve fiziksel aktivite azlığı  olduğu belirtilmektedir.

OBESİTENİN OLUŞTURDUĞU SAĞLIK SORUNLARI

Obez çocuklarda ergenlik öncesi boyları ve kemik olgunlaşması (kemik yaşları) diğer yaşıtlarına göre öndedir. Ergenlik belirtileri erken yaşta ortaya çıkar, büyüme de erken yaşta tamamlanır.

Karında, kalçada, uylukta ve üst kolda yağlanma daha fazladır. Bacak ve ön kol daha ince görünümündedir.

Obez erkek çocukta meme bölgesinde toplanan yağlar nedeniyle yalancı jinekomasti (meme büyümesi) görünümü oluşur. Ayrıca uyluk ve karın yağlanmasının fazla olması ve penisin normal büyüklükte olmasına rağmen bu yağ dokularına gömülmüş olması nedeniyle penis çok küçük gözükür.

Obezite nedeniyle deri kıvrımlarında ve uylukların birbirine değen kısımlarında sürtünme sonucu pişikler gelişir. Karında, kalçalarda, uylukta çatlaklıklar (strialar) oluşur. Bunlar solgun pembemsi renktedir. Kıl kökü abseleri ve deri enfeksiyonu sık olarak gelişir. Obezitede sık görülen özel bir deri bulgusu vardır: akantozis nigrikans. Boyun, koltuk altı, dirsek, kasık gibi kıvrım yerlerinde derinin koyu renkli, kadifemsi bir özellik kazanması ve yıkanma, keselenme ile ortadan kalkmaması ile karakterize deri bulgusudur. Hiperinsülinizimin bir göstergesi olarak kabul edilir.

Şişman çocuklarda yürüme gecikir. Düztabanlık, bacaklarda eğrilik, epifiz kayması, artmış vücut ağırlığının sebep olduğu travma ile ilgili osteoartrit (eklem yangısı) ve eklem bulguları gibi ortopedik problemler sık görülür.

Obezitede karın içi yağlanmanın artması nedeniyle diyafragma üstüne artmış abdominal (karın içi) basınç sonucu solunum sistem bulguları görülür. Soluk almada güçlük, artmış rezidüel (kalıcı) volüm, akciğerde yeterli havalanamama (hipoventilasyon) ve solunum fonksiyon bozuklukları, astım oluşabilmektedir.Obezite ilişkili uyku apnesi ciddi problem oluşturabilmektedir.

Obezite kalp damar hastalıkları, hipertansiyon, diyabet gibi has­talıkların çocukluk yaşlarında ortaya çıkmasına neden olur. Şişmanlık ne kadar erken başlarsa hastalıkların ortaya çıkma  riski de o oranda artış göstermektedir.Çocukluk çağı obezitesinde ortalama %18.7-22.1 oranında  total kolesterol, trigliserid, LDL-kolesterol ve VLDL-kolesterol düzeylerinde artış buna karşılık HDL kolesterol düzeyinde ise azalma saptanmaktadır.

Obez çocuklarda VKI, total vücut yağı ile kan basıncı (KB) arasında pozitif ilişki vardır. VKI ve total vücut yağı kan basıncı yükselmesinde bağımsız etkili faktörlerdir. Çocuk yaş grubundaki yüksek kan basıncı, erişkin yaşlardaki hipertansiyonun ön belirtisidir. Obez çocuklarda hipertansiyon görülme olasılığı %21.8 oranındadır. Türkiyede yapılan bir çalışmada ergenlik öncesi obezitede %15, ergenlik obezitesinde ise %22 oranında hipertansiyon saptanmıştır.

Obezitede önemli bulgulardan biriside anormal glukoz dengesidir. Obezitede bozulmuş glukoz toleransı (%8.4), hiperinsülinizim (aşırı insülin artışı)(%33.9) ve insülin rezistansı (direnci) vardır. Obez çocukların %25’inde ve obez adolesanların %21 ’ inde glukoz toleransı bozuk bulunmuştur. Çalışmalarda  insülin direnci sıklığı %35.8  ve Türkiyede yapılan bir çalışmada ise bozulmuş glukoz toleransı %38, hiperinsülinizim %29.5 saptanmıştır.

Obezite ile Tip II diabet (erişkin tip şeker hastalığı) arasında güçlü bir ilişki vardır. Erişkin tip şeker hastalığının %80’ inden fazlası obeziteye bağlıdır. Kilo alımı ile şeker hastalığı görülme rizki çok anlamlı bir şekilde artmaktadır. Obez çocuklarda erişkin tip şeker hastalığı %2-3 oranında görülebilmektedir.

Çocukluk döneminde obezite gelişimi ileriki yaşamda kardiyovasküler hastalıkların gelişme riski için majör belirleyicidir. Hipertansiyon ve kardiyovasküler hastalık gelişimi açısından önemlidir. Çocukluk çağı obezitesi kardiyovasküler hastalıklar için rizk faktörleri taşır. 5-15 yaş grubunda obez olan çocukların %65 ’i en az bir kardiyovasküler risk faktörü, %25’ i iki ya da daha fazla risk faktörü taşımaktadır. ABD de yapılan bir çalışmada ise aşırı kilolu çocukların%23 obez çocukları%56’sı en az 2 kardiyovasküler hastalık  risk faktörü taşıdığı bulunmuştur.

Obezitede etkilenen bir organda  karaciğerdir. Obez çocukların %20-25 ’i artmış transaminaz (karaciğer enzim) düzeyleri ve ultrasonografik bulgularda steatohepatit (yağlanma) bulguları gözlemlenir. Karaciğerde yağlanmanın sıktır. Safra kesesinde taşta saptanabilir. 

Çocukluk çağı obezitesi endokrinolojik bozukluklara da neden olabilmektedir. Obez kız çocuklarında erken menarş (adet görme) 10 yaşın altında sık görülür. Ayrıca obez kızlarda menstrüel bozukluklar görülebilir. Geç menstrüasyon, kıllanma veya amenore de obez kızlarda polikistik over sendromununa bağlı oluşabilmektedir. Obez erkeklerde ise obezitenin derecesi ile ilişkili olarak serum total testosteron düzeylerinde azalma, estradiol ve estron düzeyinde artma, oligospermi (sperm sayısında azalma) görülebilmektedir.

Obez çocuklarda psikolojik ve sosyal problemler ile sık karşılaşılmaktadır.Genelliklede  olumsuz eleştirildikleri ve etkinliklerden dışlandıkları saptanmıştır. Okul öncesi dönemde oyunlara katılamama, az haraket,  kendini diğer çocuklardan farklı görme, içine çekilme, yumuşak ve apatik görüntü,kapanıklılık yada saldırganlık,sık öfke nöbet­lerişeklindeki davranış sapmaları sık görülür. Obez çocukların benlik saygısı sorunu ve sosyal dışlan­ma problemleri olabilmektedir. Obez çocuklarda eşlik eden psiko­lojik sıkıntılar okul başarısızlığı, enü­rezis gibi belirtilere neden olabilir. Mental retardasyon durumunda da obeziteye sık rastlanılır. Obez adolesanlarda ise depresyon, özsaygının yitirilmesi, karşı cinse yaklaşımda zorluk, başkaları tarafından küçük görülme, nefret edilme gibi bozuk vücut imajı ile ilgili psikolojik rahatsızlıkların sık görüldüğü saptanmıştır.

Çocukluk çağı obezitesi erişkin çağı obezitesini artırmaktadır. Çocukluk çağı obezitesi erişkinde dönemde  yüksek tansiyon, kalp-damar hastalıkları, serebrovasküler hastalık, koroner kalp hastalığı, şeker hastalığı, ortopedik bozukluklar, karaciğer yağlanması, safra kesesi hastalıkları, uyku bozuklukları, üreme problemleri, kadınlarda gebelik sorunlarında artış , deri hastalıkları gibi hastalıkların artışına neden olabilmektedir. Ayrıca erişkinde kadınlarda: meme, serviks, endometrium, safra kesesi, over ve erkeklerde: kolon, rektum, prostat kanser risklerinde artışa neden olmaktadır.

METABOLİK SENDROM

Metabolik sendrom tek bir hastalık değildir. Birçok hastalık ve bozuklukların yan yana birlikte görüldüğü, bulgular kompleksi şeklinde olan metabolik ve hormonal bir bozukluktur. Genellikle erişkinlerin sorunu olarak bilinmesine karşın, son zamanlarda çocukluk ve adolesan (ergenlik) döneminin önemli bir sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır. Metabolik sendromun temelinde öncelikle insülin direnci varlığı söz konusudur. İnsülin direnci, buna bağlı artmış insülin salgısı ve obezite, hipertansiyon, dislipidemi (VLDL ve trigliserid yüksekliği+HDL düşüklüğü), glukoz metabolizması değişikliği (hiperglisemi, glükoz intoleransı veya erişkin tip şeker hastalığı), bu metabolik bozukluklarla ilişkili artmış arteriosklerotik kardiyovasküler hastalık riski gibi bulguların olduğu klinik bir tablo oluşur.

Obez çocuklarda ve ergenlede metabolik sendrom görülme sıklığı ortalama %20-25’dir. Türkiyede yapılan bir çalışmada ise ergenlik öncesi obezitede %20, ergenlik obezitesinde ise %26 oranında metabolik sendrom olduğu belirtilmiştir. Metabolik sendromun çocukluk çağındaki sıklığı ise hastalığın tanımında farklı ölçütlerin kullanılması nedeniyle net olmamakla birlikte, yaklaşık %3-4 oranında bildirilmiştir. Bu oran erişkinlerdekine oranla oldukça düşüktür. ABD.deki erişkinlerde ( ATP III kriterlerine göre) metabolik sendrom sıklığı %23.7, 20-29 yaş grubunda ise %6.7 bulunmuştur

Tanı ölçütleri:

Metabolik sendrom tanı ölçütleri Amerika Birleflik Devletleri “National Cholesterol Education Program (NCEP) - Adult Treatment Panel (ATP) III” ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından tanımlanmıştır. Obezite, hipertansiyon, dislipidemi, hiperglisemi gibi benzer ölçütlere, fakat farklı eşik değerlere dayanır.

NCEP ve WHO önerilerine göre metabolik sendrom ölçütleri

                                                                                  NCEP*                  WHO**

Kan basıncı

Hipertansiyon (diyastolik ≥ 85 mmHg,

sistolik ≥ 130 mmHg)                                                  X                             X

Santral obesite

Obesite (BMI ≥ %95)                                                  X

Bel çevresi ≥ 102 cm (E), 88 cm (K)                          X                              X

Dislipidemi

HDL ≤ 40 mg/dL (E), 50 mg/dL (K)                          X

HDL ≤ 35 mg/dL (E), 39 mg/dL (K)                          X

Trigliserid ≥ 150 mg/dL                                              X                               X

 

İnsülinle ilgili parametre

Açlık glükoz ≥ 110 mg/dL veya

Bilinen diyabet                                                            X                               X

Hiperinsülinemi***                                                    X

 

NCEP National Cholesterol Education Program, E erkek, K Kız

*** NCEP.e göre metabolik sendrom tanısı için beş ölçütten üçü gereklidir

*** WHO.ya göre metabolik sendrom tanısı için bozuk açlık glukozu, bilinen diyabetli veya hiperinsülinizme ek olarak diğer üç parametreden ikisi gereklidir

*** Hiperinsülinizm tanısı için açlık insülin düzeyinin diyabetli olmayan kişilerin insülin düzeylerinin üst dörtte bir kısmında olması kabul edilmektedir.

 

 

.National Cholesterol Education Program. (Adult Treatment Panel [ATP] III) ölçütlerine göre metabolik sendrom tanısı*

                                                                             Tanımlayıcı düzey

Abdominal obesite (bel çevresi)

Erkek                                                                    >102 cm

Kadın                                                                    > 88 cm

Trigliserid                                                             ≥ 150 mg/dl

HDL

Erkek                                                                   < 40 mg/dl

Kadın                                                                  < 50 mg/dl

Kan basıncı                                                         ≥ 130/85 mm Hg

Açlık serum glukozu                                           ≥ 110 mg/dl

 

* Metabolik sendrom tanısı için beş ölçütten üçü gereklidir.

 

Çocuklarda metabolik sendrom tanımı için kullanılacak ölçütler ve bunlarla ilgili eşik değerler halen net değildir. Şimdiye kadar yayımlanan çocuk araştırmalarında NCEPATP III ve WHO kriterleri kombine edilerek kullanılmış ve ölçümlere ait eşik değerler için araştırmacılar kendi gruplarından elde ettikleri değerleri temel almışlardır.

 

Türk çocukları için uyarlanmış metabolik sendrom tanı ölçütleri

Bileşen                                      Tanım

Obezite                                     VKI %95 persentil

Anormal glukoz dengesi         Aşağıdakilerden birisi;

                                                 • Açlık hiperinsülinemisi (prepubertal ≥15 mU/L,

                                                    midpubertal ≥30 mU/L,postpubertal ≥20mU/L)

                                                 • Bozulmuş açlık glukozu (≥100 mg/dl)

                                                 • Bozulmuş glukoz toleransı (OGTT sırasında glukoz 140-200

                                                    mg/dl)

Hipertansiyon                         Sistolik kan basıncının yaş ve cinsiyete göre ≥95 persentil

                                                  olması

Dislipidemi                              Aşağıdakilerden biri:

                                                 • Yüksek trigliserid

                                                 • Düşük HDL kolesterol (<35 mg/dl)

                                                 • Yüksek total kolesterol

Çocukluk çağında metabolik sendrom tanımı için kullanılacak komponentler ve kullanılacak kriterler için eşik değerler konularında tartışmalar sürmektedir. Genelde kabul edilen değerler aşağıda belirtilmiştir.

 

 

Çocuklarda ve adolesanlarda metabolik sendrom tanı kriterleri ve eşik değerleri

 

Risk faktörü                                 Yaş (yıl)                 Erkek                         Kadın

 

Yüksek glukoz

Açlık                                              -                            ≥ 100 mg/dl                 ≥ 100 mg/dl

OGTT 2. saat                                 -                            ≥ 140 mg/dl                 ≥ 140 mg/dl

 

Sistolik kan basıncı (mmHg)         8                           112                              111

                                                      12                          119                              119

                                                      15                          125                              124

                                                      17                          133                              125

                                                      Erişkin                   ≥ 130                           ≥ 130

 

Diyastolik kan basıncı (mmHg)    8                            73                               71

                                                     12                           77                               76

                                                     15                           79                               80

                                                     17                           83                               81

                                                      Erişkin                   ≥ 85                            ≥ 85

 

Trigliserid (mg/dl)                        12-19                     135                             170

                                                      16-19                     165                             168

                                                      NCEP                     ≥ 150                         ≥ 150

 

HDL kolesterol (mg/dl)                6-8                         37                                37

                                                      9-11                       39                                38

                                                     12-15                      35                                36

                                                     16-19                      33                                37

                                                     NCEP                     ≤ 35                             ≤35

 

Bel çevresi (cm)                            8                           70.9                              70.4

                                                      12                          84.5                              81.9

                                                      15                          94.4                              89.8

                                                      17                          101                               97

                                                      Erişkin                   ≥ 102                            ≥ 88    

 

Obezite:

Obezitenin en sık nedeni alınan enerji ile tüketilen enerji arasındaki dengesizliktir. Alınan enerjinin fazlası yaş olarak depolanır. Altta yatan bir patoloji olmaksızın enerji

fazlalığı ile ortaya çıkan obezite “ekzojen obezite” (basit obezite) olarak adlandırılır. Bu tip obezite, çocuk ve ergenlerde görülen obezitenin yaklaflık %95’ini oluşturur.

İnsülin direnci ve hiperinsülinemi:

İnsülin direnci: İnsülinin glukoz kullanımını uyarma etkisinin azalmasıdır. Bu nedenle vücut normal kan şekeri seviyesini (normoglisemi) sağlamak için insülin seviyesini normal insülin seviyesinin 1,5-2 katına yükseltir. Metabolik sendromda temel patolojij mekanizma inüslin direncidir. İnsülin direnci derecesi ile metabolik sendrom sıklığı arasında belirgin korelasyon bulunmaktadır. Metabolik sendrom da insülin direnci ve buna bağlı artmış insülin salgılanması sonucu birçok doku ve organda kronik değişiklik görülmektedir. Bunlar: santral obesite, deri çatlakları ve akantozis nigrikans gibi deri bulguları, akne, hirşutizm, frontal saç dökülmesi, astım gibi alerjik sorunlar, hipertansiyon, aterojenik dislipidemi (VLDL ve trigliserid yüksekliği+HDL düşüklüğü), erken ateroskleroz, uzun boyluluk, fokal segmental glomeruloskleroz, hepatik yağlanma ve karaciğer fonksiyon testlerinde bozulma, over ve adrenal bezlerde aşırı androjen salgılanması sayılabilir.

İnsülin direncini değerlendirmek için kullanılan en pratik ve en basit yöntem HOMA-IR (Homeostasis Model Assesment- Insulin Resistance=Homeostaz Modeli Değerlendirme-İnsülin direnci) indeksidir.  

HOMA-IR: glukoz (mmol/L) x insülin (mU/L)/22,5 formülü ile belirlenir. Normalde 2.5’in altında değerlerdir. Elde edilen değerin 2,5’tan büyük olması insülin direncini gösterir.

(Glukoz mg/dl değeri 0.05551 ile çarpılır ise mmol/L değeri bulunur. HOMA-IR bu nedenle

glukoz (mg/dl) x insülin (mU/L) x 0.00246711 formulü ile hesaplanabilir. Ayrıca formül sadeleştirildiğinde glukoz (mg/dl) x insülin (mU/L) sonucu 1014’ün üstünde ise insülin direnci var kabul edilir. )

İnsülin direnci değerlendirmek için basit bir formül daha vardır.

Açlık kan şekeri (mg/dl)/açlık insülin (mU/L)  dir: Normalde 6’nın üstünde değerler elde edilir.Eğer sonuç  <6 ise insülin direnci var kabul edilir.

İnsülin direnci tanısında kullanılan testler ve değerlendirilmesi

İnsülin sensitivite indeksi: -Açlık kan şekeri (mg/dl)/açlık insülin (mU/L) : <6

                                              -OGTT Açlık (0.dk ) insülin düzeyi >15-20 mU/L

                                              -Doruk insülin düzeyi >150 mU/L

                                              -120.dk insülin düzeyi >75 mU/L

HOMA-IR:                         > 2.5

 

Hipertansiyon:

Yapılan çalışmalarda VKI, total vücut yağı ile kan basıncı arasında pozitif bir ilişki bulunmuştur. VKI ve total vücut yağı kan basıncı yüksekliğinde özelliklede sistolik basınç yüksekliğinde bağımsız etkili faktörlerdir. Çocuk yaş grubundaki yüksek kan basıncı, erişkin yaşlardaki hipertansiyonun ön belirtisidir.

Obezlerde visseral (iç organ) yağ birikimi artışında insülin dirençi, bozulmuş glukoz toleransı, dislipidemi, hipertansiyon, koroner kalp hastalığı daha sık görülür. Bel çevresi ölçümü visseral yağlanmanın iyi bir göstergesidir. Bel çevresi ile de hipertansiyon ilişkilidir.

Hiperinsülinemi uzun dönemde vasküler dirençte artma ve vasküler düz kas hücrelerinde proliferasyona neden olmaktadır.  İnsülinin büyüme faktörü özelliği vardır. İnsülinin kendisi güçlü bir büyüme faktörü olduğu gibi direkt veya indirekt yoldan IGF-1 gibi diğer büyüme faktörlerini de stimüle eder. Sonuçta gelişen vasküler hipertrofi, damarların çaplarının daralması  hipertansiyon gelişimine neden olabilir. Obezitede hipertansiyon gelişmesine neden olan diğer faktörler ise sempatik sinir sistemi aktivasyonu, böbreklerden artmış sodyum reabsorbsiyonu ve artmış renin-anjiyotensin-aldosteron sistemi aktivasyonudur.

Obez hipertansif çocuklarda ailelerinde de sık olarak hipertansiyon görülmektedir. Ayrıca obez hipertansiyon olgularında hipertansiyona bağlı hedef organ tutulumu (kalp etkilenmesi) sıktır.

Dislipidemi (Yağ Bozuklukları):

Obezitede görülen dislipidemi (yağ bozuklukları) nedeni  viseral (iç organların) yağ hücrelerinin lipolizidir (yağların enzimler tarafından parçalanmasıdır). Yağ hücrelerin parçalanması sonucu serbest yağ asitlerinin artışı oluşur. Sonuçta trigliserid, total kolesterol, LDL-kolesterol değerlerinde artma, HDL-kolesterol düzeyinde azalma oluşur.  Yağ bozuklukların nedeni obezitede görülen periferik insülin direncidir. Çalışmalarda, insülin düzeyi ile trigliserid, total kolesterol, LDL-kolesterol değerleri arasında doğrusal, buna karşın HDL-kolesterol düzeyi ile ise ters bir ilişkinin olduğu gösterilmiştir.

OBEZİTENİN TEDAVİSİ

Başarılı bir tedavi için öncelikle obezitenin nedenlerinin doğru olarak saptanması gereklidir. Bunun için obez çocuk mutlaka Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları uzmanının veya da pediatrik endokrinolok tarafından değerlendirilmeli, takip ve tedavisi hekim  kontrolü altında olmalıdır. Başlangıçta beslenme öyküsü, aile öyküsü, fizik aktivite öyküsü, büyüme ve gelişme durumu iyice değerlendirilmeli, ayrıntılı fizik muayene yapılmalıdır. Gerekli laboratuvar incelemeler istenmelidir.

Çocuğun beslenme öyküsü önemlidir. Çünkü bazı çocuklar çok fazla miktarda yememelerine karşın, aldıkları besinlerin yüksek düzeyde karbonhidrat ve yağ içermesi nedeni ile kilo alırlar. Bunun için 3 günlük beslenmesinin eksiksiz kaydedilmesi ve günlük beslenmenin bu liste üstünden değerlendirilmesi uygun olacaktır. Ayrıca  ailenin beslenme alışkanlığı, ailede başka bir obez bireyin varlığı ve ailede kalp-damar hastalığı ve şeker hastalığı öyküsü, çocuğunuzun fiziksel aktivitesi ve ruhsal durumunu da değerlendirilmelidir.

Eksojen obezite tedavi beslenme, fiziksel aktivite, davranış, ilaç ve cerrahi tedavi yöntemi olmak üzere 5 grupta düşünülmelidir. Bu tedavilerin uygulanabilmesi, birden fazla bilim dalı uzmanlarının bir ekip anlayışı ile ortaklaşa yaklaşımı ile sağlanabilir. Bu ekip başta aile olmak üzere çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanı veya pediatrik endokrinolok, çocuk hemşiresi, diyetisyen, cerrah, çocuk psikiatristi, psikolog, fizyoterapist ve egzersiz fizyoloğundan oluşturulmalıdır. çocuk hemşiresi, diyetisyen, psikolog,

Obezitenin  hipotalamik, nörolojik, psikolojik, endokrin, kromozom bozuklukları, iskelet displazileri, aktiviteyi kısıtlayan hastalıklar ve uzun süre kullanılan ilaçlara bağlı olan sekonder obezite olmadığı belirlenmelidir. Obeziteye ek olarak başka bir hastalığı olanlar, komplikasyon ve psikolojik sorunları gelişmiş olanlar, kan basıncı yüksek olanlar ve  şeker veya kardiyovasküler hastalık gibi aile öyküsü bulunanlar mutlak tedaviye başlanması gereken olgulardır. Çocukluk çağı obezitenin tedavisi oldukça zordur.Obezite yaşam boyu süren bir durumdur. Bu nedenle gerçekte tam bir tedaviden bahsetmek çok zordur. Kontrol altında tutulabilen bir hastalık olarak düşünülmelidir. Yaşam biçiminin değiştirilmesi zorunludur. Psikolojik sorunlarda öncelikle ele alınmalıdır. Obezite tedavisinde çocuğun yaşı, obezite derecesi, obezitenin oluşturduğu bulgular göz önünde tutularak tedavi planlanmalıdır. Özellikle boy büyümesinin devam ettiği çocuklarda büyüme duraksaması oluşturulmamalıdır. Boy büyümesi olan çoğu çocukta öncelikle kilo vermek yerine kilo alımı durdurulması önemlidir. Boy büyümesi takip edilmelidir. Ağırlık artırılmayıp boy büyümesi devam edince istenen VKİ veya boya uyan ağırlığa çocuklar getirilmelidir.

Ekzojen obezitede genelde besinlerle alınan enerji ile harcanan enerji arasındaki denge sağlanamayıp, kalori fazlalığı söz konusudur. Beslenme dengesinin sağlanması iki yolla olur: Alınan kalorinin kısıtlanması ve harcanan kalorinin artırılması. Bu iki yöntem birlikte kullanılmalıdır.

Tedavinin başlangıcında aile ve yaşı uygun ise çocuk obezite ve sakınca­ları konusunda bilgilendirilmelidir. Ailenin obezite tedavisi konusunda gerçekten isteğinin olması gereklidir.  Doktora başka nedenlerle gelip, obezitesi saptanan olgularda obezite tedavisini sağlamak zordur. Ailenin ve yaşı uygun ise çocuğun hekime sadece obezite tedavisi için başvurularının olması ve istekli olmaları tedavi başarı şansını çok yükseltir. Tedavi başlangıcında yaşına göre olması gereken ağırlık, boy, boya uyan ağırlık, VKİ ve tedavi süresi belirlenmelidir. Tedavi süresince çocuk takip edilmeli, boy büyümesi gözlemlenmelidir. Tedavi planlanırken ailenin ve çocuğun sosyo-ekonomik ve kültürel durumu, , çocuk-ebeveyn-arkadaş ilişkileri, yaşam tarzı, çocuğun aldığı harçlık miktarı ve beslenme için harcamaları  göz önünde tutulmalıdır. Gerekli çocuklarda psikiatrist ve psikolojik tedavi ile çocuk ve aile  desteklenmelidir.

Alınan kalorinin kısıtlanması = Diyet

Uygulanacak diyet programı normal büyümeyi‐gelişmeyi ve yaşa uygun kalori alınmasını sağlamalı, sağlıklı yemek yeme alışkanlığını kazandırmalıdır.

Çocuklarda kesinlikle erişkinlerde uygulanan  hızlı zayıflamaya neden olan moda diyetler uygulanmaz. Günlük beslenme içeriği ve planı hazırlanırken çocuğun kaydedilen 3 günlük beslenmesi dikkate alınmalı, bunun üzerinde planlama yapılmalıdır. Çocuğa yaşına uygun, kabul edilebilir bir diyet düzenlenmeli ve ha­talı beslenme alışkanlıklarının ise değiştirilmesi gereklidir. Sağlıklı ve yeterli-dengeli beslenme sağlanılmalı, ayrıca diyet   temel besin gruplarını ve değişim listeleri konularını kapsamalıdır. Sonuçta da sağlıklı ve yeterli-dengeli beslenme alışkanlığı oluşturulmalıdır. Ayrıca diyet değişikliği ailenin tutumuna ve  sosyoekonomik durumuna uymalıdır

Obezite gelişmesinde önemli rol oynayan faktörlerden birincisi hatalı beslenmedir. Bunedenle hatalı beslenme ve beslenme alışkanlıkları düzeltilmelidir. Abur cubur yeme, kolalı içecekler, gazozlar, hazır meyve suları, çikolata, gofret, cips, dondurma, şeker, pasta, kek, kuruyemiş gibi yüksek kalorili ve şişmanlatıcı yiyecekler ve de reçel, bal, yağ, çikolatalı fındık ezmesi, ekmek, makarna, pilav, börek, mantı,, hamur tatlıları ve sütlü tatlılar, yağ ve yağda kızarmış yiyecekler gibi karbonhidrat ve yağdan zengin gıdalar kısıtlanmalı veya beslenmeden çıkartılmalıdır. Ayrıca  hazır yemek (veya fast-food),  hamburger, patates kızartması, döner ekmek, pizza, tost, sosisli sandviç, yemek aralarında kalori bakımından zengin yiyeceklerin atıştırılması gibi yanlış yeme alışkanlıkları düzeltilmelidir. McDonald sandviçleri  (patates kızartmaları hariç) günlük ihtiyacın ortalama % 40’nı karşılar. Bu unutulmamalıdır. Hızlı yemek yeme alışkanlığı düzeltilmelidir. Yemeklerde lokmalar düzgün çiğnenmeli, bir beslenme öğünü 20 dakika sürmelidir. Gece yatmadan önce kalori bakımından yüksek yiyecekler alınmamalıdır. Sık sık veya seyrek yeme yapılmamalıdır.  Öğün sayısı kahvaltı, kuşluk,öğle, ikindi, akşam  ve gece olacak şekilde artırılmalı; öğün atlanılmamalıdır. Yemekleri evde  yemek masasında yemek ve bu sırada televizyon, radyo gibi dikkati başka yöne çeken uyaranlarda  bulunmamak gereklidir.

Verilecek beslenme yeterli kalori ve esansiyel besinleri içermeli, protein, karbonhidrat ve yağ içeriği bakımından dengeli olmalıdır. Günlük kalori alımında çocuğun büyüme ve gelişme döneminde vücut bileşimindeki değişiklikler iyi değerlendirilmeli ve cinsiyet göz önüne alınmalıdır. Günlük enerji gereksinmesi harcanan kadar olduğunda vücut ağırlığı korunmuş olur. Diyette günlük kalori miktarı hesaplanırken, ideal kiloya göre alınması gereken kalori verilmelidir.Başarılı olunmaz ise  %80’ine, ileri derece obez çocuklarda ise kısa bir süre için %60’ına kadar inilebilir. Düşük enerjili diyetlerin uzun süre kullanılması yanlıştır. Çocukların kısa sürede diyeti bırakmasına neden olmaktadır. Unutulmamalı ki yeterli kaloride ve dengeli diyetlerin kabulü daha kolay, kulla­nım süresi daha uzundur. Günlük kalorinin içeriği:  %55-60’si karbonhidratlardan, %30’u yağlardan (doymamış yağlar tercih edilir), %12-15’i proteinlerden gelmelidir. Günlük enerjinin % 15-25’i kahvaltıda, % 25-35’i öğle ve akşam yen­meklerinde, % 10-15’i ise kuşluk, ikindi ve gece öğünlerinde verilmelidir. Çocuklar büyüyen ve gelişen varlıklardır. Büyüme çağındaki çocuklarda günlük alınan kalorinin %12’sini büyüme için kullanırlar. Bu durum unutulmamalıdır. Çocuklara kısıtlı bir diyet verilirse, çocukların büyümeleri duraklar. Demir, kalsiyum, çinko ve vitaminlerin diyetle eksik alınmaması sağlanmalıdır

Diyette karbonhidrat miktarının çoğunluğu kompleks türde olmalıdır. Bunun için sebze-meyve, kuru baklagil ve tahıl ürünleri, tam taneli unlu besinler tercih edilmelidir. Posa içe­riği yüksek olan karbonhidratlar tokluk hissini oluştururlar. Posalı besinler düşük enerjili gıdalardır, çiğneme süreleri uzundur, mideden boşalma hızları ise yavaştır. Bu­nun için daha az besin tüketilmesini sağlarlar. Barsak hareketlerini arttırdığı için dışkı hacmini de arttırmaktadır. Günlük posa alımı için önerilen miktarlar çocuklar için 12-24 g/gün, genç ve yetişkinler için ise 25-35 g/gün’dür. Yiyeceklere kepek eklenmemelidir, aşırı posa tüketiminden de kaçınıl­malıdır. Diyetteki protein kilogram başına en az 1 gram olmalıdır. Diyette alınan protein miktarı kadar proteinin kalitesi de önemlidir. Hayvansal ve bitkisel proteinler bakımından dengeli olmalıdır.  Toplam protein miktarının % 50’si hayvansal kaynaklı olmalıdır. Hayvan­sal kaynaklı bu proteinin %70-80’i yağsız süt ve ürünlerinden, % 20-30’u ise et, balık ve yumurtadan gelmelidir. Toplam proteinin % 50’lik diğer kısmının ise ise kuru baklagillerden ve sebze-meyveden gelmesi önerilmektedir. Sağlıklı beslenme önerileri çerçevesinde enerjinin de % 30’u yağlardan gelmelidir. Tüketilen yağın tekli ve çoklu doymamış yağ asitlerini içermesi, çocuk ve adolesan dönemindeki hızlı büyüme açısın­dan önemlidir.

Kalori hesaplamak ve porsiyonları azaltmak yerine başlangıç olarak yüksek kalorili yiyeceklerin eliminasyonu veya azaltılması daha uygundur. Gıdalarda küçük fakat devamlı olan değişiklik yaratılmalıdır. Başarılı olunamaz ise diyet programı uygulanır. İki tip diyet programı vardır: Dengeli hipokalorik diyet,  Daha kısıtlı proteini ayrılmış modifiye diyet. Dengeli hipokalorik diyet uygulanmalıdır. En kolayı çocuğun günlük alımı %30 azaltılmalıdır. Başka uygulamada yaşa göre dengeli hipokalorik liste hazırlamaktır. Daha kısıtlı proteini ayrılmış modifiye diyet çok ciddi vakalarda uygulanır. Günde 600-900 kalori, 1.5-2.5 gr protein/kg  yüksek kalitede protein içeren, 2 litre su, 2-4 tabak düşük nişastalı sebze, multivitamin, demir, kalsiyum, potasyum içermelidir.

Çocuğun uygulayacağı diyet, çocuğun ve ailenin yeme örneğine uygun olarak her çocuğa özel hazırlanmalıdır. Diyet hazırlanırken çocuğun büyüme ve günlük aktivitesi göz önüne alınarak, gerekli besin maddelerini içermesine dikkat edilmelidir. Bu nedenle diyet listesi doktor gözetiminde diyetisyen tarafından hazırlanmalıdır.

Harcanan kalorinin artırılması = Fiziksel aktivite veya egzersiz

Obeziteli çocuklarda tek başına uygulanan alınan kalorinin kısıtlanması = diyet şeklindeki beslenme tedavisi istenilen başarıyı sağlamaz.  Harcanan kalorinin artırılması = Fiziksel aktivite ve beslenme tedavisinin birlikte uygulanması daha etkilidir  ve uzun süreli kilo kaybını sağlar. Kilo kaybını koruması için yaşam şekli düzenlenmesi ile dü­zenli fiziksel aktivitenin şart olduğu göz önünde bulundurulmalıdır. Fiziksel aktivite arttırılması Enerji tüketimini sağlar. Bazal metabolizma hızını arttırır. Obezite komplikasyonlarının ortaya çıkışını engeller. Kas kitlesi kaybını en az düzeye indirmektedir. Egzersiz psikolojik bir iyileşme de sağla­maktadır. Diyete uyumu da kolaylaştırmaktadır.

Çocukların günlük aktiviteleri gözden geçirilmeli ve tekrar düzenlenmelidir. Başarılı kilo kaybı için Fiziksel aktivite gereklidir.Egzersiz kalori kullanımını gerektirir ve orta dereceli bir egzersiz bile hareketsizlikten iyidir. Bu nedenle çocuklar TV ve bilgisayar karşısında çok fazla zaman harcamamalı ve  boş zamanlarında pasif eylemler yerine hareketli geçirmeleri için teşvik edilmelidirler. Oyun ve okul çağındaki çocukların bireysel işlerini (giyinmek,ayakkabısını bağlamak, çantasını hazırlamak) kendilerinin yapması sağlanılmalıdır. Kısa mesafeler ve okul için araba yerine mümkün ise yürüme tercih edilmelidir. Bir veya iki kat için asansör yerine merdiven kullanmalıdır.

Çocuklarda fiziksel aktivite programları sıkı profesyonel bağlantıda ve resmi bir formatta olmamalıdır.  Orta derecede yoğunluğa sahip, yaşantının içine yerleştirilmiş, evde gerçekleşen fiziksel aktivite artımı oluşturulmalıdır. Fiziksel aktivite için en uygunu yürümedir. Obez çocuklar egzersiz sırasında normal kilolu çocuklara göre % 50 daha faz­la enerji harcarlar.Obez çocuklarda yürüme esnasında normal kilolu çocuklara göre büyük oranda enerji tüketimi artar. Obez çocukların fiziksel ve duygusal problemleri nedeniyle serbest oyun ortamlarına katılmaları da zordur ve azdır. Bu nedenle obez ço­cuklarda fiziksel aktivite konusunda motivasyon sağlamak kolay değildir. Uygun olmayan egzersiz önerileri başarısızlığı arttırmaktadır.  Fiziksel aktivite artışı çocuğun enerji harcamasını arttırmalıdır ve  bu fiziksel aktivite artışı günlük yaşama uyarlanmalı, düzenli olmalı, çocuk yaşantısının içinde bir alışkanlık haline getirilmelidir. Fizik aktivite çocuklarda sağlıklı yaşam tarzı kazandırır.

Fiziksel aktivite artışı gerek aile, gerek okul, gerekse toplumsal yaşama uygun olmalıdır. Ulaşım, oyun, iş, spor, beden eğitimi ve planlı egzersiz temelinde olabilir.  Aktivitelerin eğlenceli olması yapılabilirliğini arttırmaktadır. Tempolu yürüyüş, basketbol,futbol, dans, yüzme, bisiklet, dağcılık gibi aktiviteler olabilir. Aile ile veya sevilen arkadaşlarla birlikte yapılan aktiviteler tercih edilmelidir. Uygun ve istekli çocuklarda ve adolesanlarda haftada en az 3 kez 20-60 dakika orta şiddette fiziksel aktivite programı uygulanabilir. Egzersiz programının da kişiye göre düzenlenmesi gereklidir. Başlangıçta hafif egzersiz programları verilir, daha sonra egzersizin sıklığı ve şiddeti arttırılır

Davranış tedavisi

Obez çocuklarda davranış tedavisi: gerek normal büyümeyi‐gelişmeyi ve yaşa uygun kalori alınmasını sağlayacak; sağlıklı ve dengeli beslenmenin, beslenme şeklinin ve yemek yeme alışkanlığının gerekse uygun ve artırılmış fiziksel aktivitelerin kazandırılması, bunlarınbir davranış biçimi ve hayat tarzı haline getirilmesidir. Davranışsal yaklaşımlar genellikle çocuk hekimi, psikolog, davranış terapisti, diyetisyen veya egzersiz fizyologu tarafından uygulanır. Başarı çocuk, aile, çevre ve  sağlık personeli işbirliği ile gerçekleştirilebilir.

Tedavide dikkatin şişmanlık belirtilerine yöneltilmesi başarısızlığa neden olur. Çocuklara diyet zorla yaptırılmaz.Aile diyet yapmayı isterken, çocukta böyle bir istek genelde yoktur.

Zorlanmak çocuklara kendini farklı hissetmelerine neden olur ve bunun sonucu öz güven yitimi, yasaklanan gıdaları hayal etme ve o gıdalara düşkünlük artar. Çocuklarda birçok şeyden mahrum olduğu hissi yaratılmamalıdır. Okulda ve arkadaşları arasında her yönden eşit muamele gördüklerini hissetmelidirler. Diyet uygulamalarında buna dikkat edilmelidir. Yaşı küçük, olayı algılamayan çocuk diyet yapamaz. Bu çocuklarda uygulanacak diyet ve fiziksel aktivite artışı çocuğun bunu hissetmemesi sağlanarak, tüm aile ve yakınlarının buna katılması ile yapılabilir. Uygun yaştaki çocuklar, durumu anlayan ve iletişime açık çocuklar  ise mutlak tedaviye ve özellikle diyete katılmaları sağlanmalıdır. Büyük çocuklarda çocuğun tedaviye katılması şarttır. Çocuğu zorlanmadan, bilinç artırarak, gerekirse psikolojik destek alarak, tedaviye uyum sağlanmalıdır. Diyet uygulamasında besin maddelerinin obsesyon haline gelmesi engel olunmalıdır. Anlaşma sağlanarak, sevdiği besinler aşırı olmamak koşulu ile haftanın bir günü olacak şekilde izin verilebilir. Obezite tedavinin başarısı çocuk ya da ergenin uygun motivasyonu ile sağlanabilir. Ödül sistemi kullanılması tedavi başarısını arttırır.

Tedavi planlanırken hastanın ve ailesinin hedeflerinin gerçekçi değerlendirilmesi gereklidir. Hedefler kısa sürede aşırı kilo verme, öğün atlayarak kilo verme gibi gerçek dışı olmamalıdır. Hafif olgularda ilk hedef 6 ay 1 sene kilo almamaktır. Çocuğun büyümesi devam edeceği için kilo alımı olmayınca VKİ uygun sınırlara iner. Belirgin obez çocuklarda kilo yavaş verilmeli ve verilen ağırlık korunmalıdır. Haftalık kilo kaybı 400-500 gram olmalıdır. Kilo kaybı hiçbir zaman haftada 0.5 kg’ın üzerinde olmamalıdır. Başlangıçta Kilo kaybı %10 azaltılacak şekilde planlanmalı ve bu sağlanıldığında bu kilo 6 ay korunmalıdır. Sonra olgu tekrara değerlendirilmelidir.

Obezitede psikolojik nedenler söz konusuysa, veya obezite sonucun psikolojik problemleri fazla olan olgularda psikolojik nedensel etkenlerin ortadan kaldırılması ve psikolojik destek tedavileri gereklidir.. Aile içi duygusal yönden eksiklikler aşırı yemeğe neden olabilir. Aşırı yeme dav­ranışını özendiren çevresel etkenler kontrol edilmelidir

Tedavinin başında ailenin eğitilmesi ve aile işbirliği önemlidir. Genellikle ailelerin önemli bir kısmı  obeziteyi bir sorun olarak görmemektedir. Ayrıca bazı  obez aileler ise suçluluk hissi nedeniyle, savunmacı bir tutum sergilemektedirler. Tedavinin başarısı için ailenin olaya katılması ve amacın ne olduğu bilinmelidir. Yaşı uygun çocuklarda so­rumluluğun ve kontrolün hastada olması gereklidir. Çevre yalnızca çocuğa destek olma şeklinde bir rol üstlenmelidir. Okul, öğretmen ve arkadaş da destek olmalıdır. Kilo kaybettikçe ödül uygulaması yapılabilir.

İlaç ve cerrahi tedavi:

İlaç ve cerrahi tedavilerinin çok zorunlu durumlar dışında çocuklukta uygulanması sakıncalıdır. Bu tedavi yöntemlerine obezite tedavisini yapan ekipce karar verilmelidir.

İlaç tedavisi obez çocuk ve ergenlerdeki ağır komplikasyonlarda kullanılır.

Metformin antihiperglisemik ajandır. Hepetik glukoz emilimini azaltır. Kaslarda periferik glukoz alımını ve kullanımını artırarak insülin duyarlılığını artırır. Glukozun barsak emilimini geciktirir. Metformin, özellikle yüksek risk grubundaki metabolik sendromlu çocukların tedavisinde bir seçenek olarak kabul edilmektedir. Metabolik sendrom ve polikistik over sendromlu ergen ve gençlerde günde 850 mg metforminin 8 ay-1 yıl süreyle kullanımının insülin duyarlılığında belirgin düzelme sağlamanın yanı sıra trigliserid ve androjen düzeylerinde düzelmeye neden olduğu gösterilmiştir. Metformin(glifor, glucophage, glukofen film tablet 850 mg, 1000 mg) 10 yaş üzeri çocukta kullanılabilir ve günde 1 tane alınmalıdır.

Gastrointestinal lipaz inhibitörü orlistat(=xenital ) yağ emilimini azatlamaktadır. 12 yaş üstü doktor denetiminde kullanılmalıdır. Yemek sırasında veya en fazla bir sat sonra 120 mg kapsül 3 kez alınmalıdır.

Sibutramine (noradrenalin, serotonin (5-hidroksitriptamin; 5-HT) ve dopamin geri alım inhibitörleridir. noradrenalin(%73) ve serotonin (%54) geri alımında anlamlı inhibisyona neden olurken, dopamin geri alımındaki inhibisyon (%16) anlamlı değildir.) obezitede kullanılabilir. 16 yaş üzeri çocuklarda günde 1 kez aç veya tok önerilir.(Zelium 10 mg kapsül 1 yıl kullanılabilir)

Hipertansiyon tedavisi için ise kilo kaybının sağlanması, tuzsuz diyet, egzersiz ve amplodipine, ACE inhibitörleri gibi ilaçlar  kullanılmaktadır.

Cerrahi müdahale son derece nadirdir.  Olgu bazında ele alınmalıdır. VKİ ≥40 kg/m(2) olduğu ve tip 2 diyabet, obstrüktif uyku apnesi veya psödotümör serebri gibi hastalıkların eşlik ettiği durumlarda veya VKİ ≥50 kg/m(2) ve eşlik eden hipertansiyon, dislipidemi veya metabolik sendrom gibi hastalıklar varlığında tartışılabilir.

Obeziteden koruma:

Öncelikle anne­lerin ve aile bireylerinin dengeli ve sağlıklı beslenme konusunda eğitimin alması gereklidir. Bebekler ilk 6 ay sadece anne sütü ile beslenmelidir. Bebeklikte 6 aydan sonrada anne sütü alırken ek gıdalar fazla şekilde artırılmamalıdır. Kalorili gıdalara erken ve fazla miktarda başlanılmamalıdır. Anne sütü ile beslenme çocukları obeziteden korumaktadır. Bebeklikte çocuk her ağladığında gıda verilmemelidir. Bebeklikteki beslenme tekniği, çeşitliliği, sıklığı, miktarı ve içeriği ço­cukta beslenme alışkanlığının yerleşmesinde en önemli belirleyicilerdir. Tuzlu, yüksek şekerli ve yağlı besinlerle beslenme alışkanlığı kazandırılmamalıdır.Posalı gıda yeme alışkanlığı oluşturulmalıdır.

Ailede obezite var ise riskli çocuklar hekimlerce yakından izlenmeli, erken koruyucu önlemler alınmalıdır. Yaşa, cinse, fizyolojik durum ve aktiviteye uygun sağlıklı ve dengeli beslenme önerilmeli ve enerji dengesi sağlanılmalıdır. Ebeveynler, çocuklarına beslenme şekli ve beslenme içeriği açısından uygun rol modeli olacak şekilde beslenmelidir.

Öğünler düzenli olmalı, ara ve ana öğünlerde dengeli beslenme oluşturulmalıdır. Abur cubur yenilmemeli, enerjisi yüksek sıvı içeceklere beslenmede çok yer verilmemelidir.Yanlış beslenme alışkanlıkları oluşturulmamalıdır. Fas food beslenme özendirilmemelidir. Enerji değeri yüksek, besin de­ğeri düşük besin maddelerinin reklamları sınırlanmalı veya kaldırılmalıdır. Yiyecekler ödül olarak kullanılmamalıdır. Okul kantinlerinde çocuğun sağlığı ve beslenmesine uygun besinle­rin satışı sağlanmalıdır.

Aktif bir yaşam tarzı geliştirilmeli ve günlük yaşamda spor aktivitelerine yer verilmelidir. Açık havada oynanan oyunlar özendirilmelidir. Televizyon izleme ve bilgisayar süreleri sınırlandırılmalıdır. Çocuklar için yeterli toplumsal destek, çevre planlaması, spor alanları sağlanmalı ve uygun sosyal ve eğitim politikaları geliştirilmelidir.