İnfantil Kolik (Bebek Koliği)

İnfantil kolik("gaz sancısı”, ‘‘bebek koliği’’, ‘‘üç ay koliği’’)  iyi gelişen sağlıklı bebeklerde, doğumdan 2-3 hafta sonra gelişen, günün belirli saatlerinde ortaya çıkan, daha çok akşam saatlerinde görülen, ataklar halinde gelen, üçüncü-altıncı aylara  kadar devam eden, tüm çabalara karşın durdurulması zor, aşırı ağlama ile karakterize bir durumdur.  İnfantil kolik yaklaşık 50 yıl önce Wessel tarafından tanımlanmıştır. Wessel’e göre ilk haftalarda başlayan en az 3 haftadır süren, günde 3 saatten fazla ve haftada 3 günden fazla ataklar halinde belirli bir sebep olmaksızın, öğleden sonra veya akşam saatlerinde görülen aşırı ağlama olarak tarif edilmiştir. Ağlama dışında yumrukları sıkma, yüzünde kızarma, bacakları karına çekip bırakma, karında sertleşme, gaz çıkarma, alnını kırıştırma, gözlerini sıkıca kapama veya tamamen açma gibi hareket değişiklikleri de beraberinde gözlemlenmektedir.

İnfantil kolik bebeklerin %10-30'unda görülmektedir. Anne sütü ile beslenenlerde daha nadir görülmektedir.Tipik olarak doğumdan sonraki üçüncü ya da dördüncü haftada başlar, genellikle 4-6 ay kadar sürüp, % 90'ında bulgular kendiliğinden geçer.  Altı ay sonunda bebeklerin kendiliğinden ortadan kaybolur.  

İnfantil kolik etiyolojisi (nedeni) tam olarak aydınlatılamamış olsa da hastalıknedeni olarak birçok faktörlerden bahsedilmektedir. Gastrointestinal (mide-bağırsak) sistem nedenleri, psikososyal nedenler ve immatür (olgunlaşmamış) merkezi sinir sistemi hastalığın nedeni olarak ileri sürülen faktörlerdir. Fakat hiçbiri kesin değildir.

Gastrointestinal (mide-bağırsak) sistem nedenler:

İlk önce bu hastalıkta, kolonda gaz yapımının arttığı ve özellikle beslenme sırasında yutulan havanın bağırsak duvarında gerilmeye neden olarak koliğe (sancıya) neden olduğu belirtilmekteydi. Ancak ataklar sırasında yapılan tetkiklerde diğer bebeklere göre bağırsak içeriğinin farklı olmadığı görüldü. Sonraki bazı çalışmalarda ise  asıl sebebin bağırsakta gaz yapımının artmasının fazla olmadığı, bağırsakların gaz basıncına duyarlılığının arttığı veya spazmlara neden olduğunu ileri sürülmüştür.

İnek sütü allerjisi diğer bir neden olarak ileri sürülmektedir. İnek sütü bazlı mama ile beslenen bebeklerde soya bazlı veya hidrolize mamaya geçildiğinde semptomlarda azalma görüldüğü; hatta tekrar inek sütü bazlı mamaya geçildiğinde bulguların tekrar ortaya çıktığını ifade eden yayınlar vardır.  Fakat inek sütü allerjisi neden olsaydı bu tür bebeklerde egzama, astım gibi başka alerji bulgularının da hem bebekte, hem de ailede olması gerekirdi. Böyle bir bilginin olmadığını savunan birçok  çalışmalar bulunmaktadır. Bu nedenle  inek sütü allerjisi hastalığın tam bir nedeni olarak kabul edilmemektedir.

Bunun dışında gastrointestinal motiliteyi (bağırsak hareketlerini) düzenleyici hormonlarının arttırması suçlanan diğer bir faktördür. Nonsteroid antienflamatuar (NSAİ) alan  annelerin bebeklerinde (prostoglandin yapımını azaltarak) kolik şikâyetlerinin gerilemesi gösterilmiştir. Fakat gastrointestinal motiliteyi (bağırsak hareketlerini) düzenleyici hormonlarının arttırması ve gastroözefagiyal reflü (GÖR), karbonhidrat malabsorbsiyonu, laktoz intolaransı sebepler arasında sayılsa da günümüzde kabul görmemektedir.

Psikososyal nedenler:

Anne ile bebek arasındaki iletişimin ve yakınlaşmanın azalmasının, bebeklerin  daha az  kucağa alınmasının; annenin doğumda, doğum öncesi ve sonrası süredeki ruhsal durumu ve sıkıntılarının infantil kolik oluşmasına katkıda bulunduğunu belirtilmektedir. İnfantil kolikli bebeklerin anneleri incelendiğinde daha bu annelerin daha sinirli, tahammülsüz oldukları ve bebek ile iletişimlerinin daha kötü olduğu tespit edilmiştir. Ancak bunun kolik için bir sebep mi yoksa sonuç mu olduğu kesin değildir.

İmmatür (olgunlaşmamış) merkezi sinir sistemi:

Bazı araştırıcılar bebeğin uyku ve uyanıklık döngüsü düzenlenene kadar koliğin bir bulgu olarak ortaya çıktığını söylemektedirler. Bazıları ise kolikli bebeklerin sinir sistemlerinin daha hassas olduğunu ve hafif bir uyaranın, ciddi ağlama periyotlarına neden olabileceğini ve bunun da gerilimi azaltma yolu olduğunu ileri sürmüşlerdir. Son dönemlerde “Seratonin - Melatonin Teorisi” ileri sürülmüştür. Düz kaslar üzerinde seratonin kasılma, melatonin gevşeme etkisi göstermektedir. Ancak akşam saatlerinde salınımları artan bu hormonlardan melatoninin siklusu 3. aydan sonra düzene girmesi nedeniyle, seratoninin etkisini ilk 3 ay baskılayamaz ve göreceli artmış serotonin düzeyinin bağırsaklarda kasılmaların arttığı ve koliğe neden olduğu belirtilmektedir.

Sonuç olarak infantil koliğin nedeni tam olarak bilinmemektedir. Hastalığın nedeni olarak erken yenidoğan döneminde dışarıdan gelen uyarıları engelleyici bir mekanizmanın var olduğu, birinci haftadan sonra bu engelleyici mekanizmanın ortadan kalktığı ve bebeğin dış uyaranlara karşı daha uyanık ve duyarlı hale geldiği görüşü daha sık neden olarak kabul görmektedir.Bu nedenle uyaran bombardımanı altındaki bebek akşam saatlerinde iyice gergin ve uyarılmış olur. Sonuçta da bu durum sonucu nedensiz ağlamalar görülür.

Kolik Tanısı Nasıl Konulur?

İnfantil kolikte tanı tipik öyküye dayanır. Belirtiler karakteristiktir ve aniden yüksek sesli ağlama ile başlar. Yumrukları sıkma, yüzde kızarma, bacakları karına çekip bırakma, karında sertleşme, alnını kırıştırma, gözlerini sıkıca kapama veya tamamen açma gibi hareket değişiklikleri  ağlamaya eşlik eder. Ağlama birkaç dakika sürdükten sonra sonlanır. Birkaç dakika sonra aynı nöbet tekrarlar. Tüm çabalara karşın durdurulması zordur. Yaklaşık bu şekilde nöbetler üç saat sürer. Nöbet bebeğin tamamıyla yorgun düşmesine kadar sonlanmayabilir. Bazen gaz ve gaita çıkarıma ile bebek sakinleşir.

İnfantil koliği olan bebekler normal şekilde kilo almaya devam eder ve bebeğin muayene bulguları tamamen normaldir. Bebeğin diğer ağlama nedenleri gözden geçirilmelidir.

Bebeğin diğer ağlamanedenleri: 1- Açlık 2- Temizlik ihtiyacı (altının kirli ve/veya ıslak olması) 3- Uykusuzluk, 4- Bebeğin istekleri (Bakım ve beslenme düzeninin bozulmama isteği, sarılmak ve güvenli hissetmek isteği, kucağa alınma ve ilgi isteği, aşırı yorgunlukta dinlenme isteği, bazen de az ilgi isteği, hareket etmek isteği, bir şey emmek isteği. Daha büyük bebeklerde can sıkıntısı ve deşarj isteği de söz konusudur.) 5- Uygun olmayan çevre koşulları (çoksıcak, soğuk olması; kalabalık, gürültü ve karmaşa;bakımı veren annenin yorgun ve sinirli olması gibi.) 6-Hastalık (burun tıkanıklığı, ateş, diş çıkartma, barsak enfeksiyonu, orta kulak enfeksiyonu, idrar yolu enfeksiyonu gibi.)

Ağlama şekli infantil kolik tanımına uyan bebekte, diğer ağlama nedenleri yok ise, bebeğin muayene bulgusu ve gelişimi normal ise bu bebeğin ağlama tablosuna infantil kolik tanısı konulur.

İnfantil kolikte tedavi nasıl yapılır?

İnfantil koliğin normal gelişimin bir parçası mı ya da hastalık olup olmadığı bilinemediğinden daha çok anne bebek ilişkisine zarar verdiği ve aile içi huzursuzluğa neden olduğu için semptomların azaltılması gerektiği düşünülmektedir. İnfantil kolik tedavisinde öncelikle aileler bu durumun 3-6  ay dolduktan sonra kendiliğinden geçeceği, bunun mutlak bir hastalık olmadığı, sonucunun iyi olduğu, bebeğin gelişiminin normal olarak devam edeceği ve bebeğe karşı daha sakin ve nazik yaklaşmaları gerektiği, anlatılmalıdır.

Tedavinin ilk basmağı anne ve babanın desteklenmesidir.Tüm bebekler genellikle öğleden sonra ve akşama doğru daha fazla huzursuzdurlar ve ağlamaya eğilimlidirler. Ancak ağlama nöbetleri daha kısa sürelidir ve kolay sakinleştirirler. Fakat infantil kolikte bebek tüm çabalara rağmen sakinleşmez. Ağlamalar genellikle sanki anne ya da babalarının işten gelmesini bekler gibi akşam saatlerindedir. Gün içerisinde kısa sürelerle ve ataklar halinde yineleyebilir. Kimi zaman bebek hiç durmadan ve şiddetli bir şekilde ağlar. Bu şekilde ciddi kolik ağrısı olan bebeklerin anne ve babaları kendilerini çaresiz hissedip ruhsal olarak çok etkilenirler.İlk önce bebeğin fiziksel ve gelişimsel olarak normal olduğunun kanıtlanması ve ailenin ikna edilmesidir. Hastalık hakkında bilgi verilmelidir. Bu tablonun bebeği etkilemeyeceği anlatılmalıdır.

Ayrıca ailenin bebek bakımı konusunda eğitilmesi uygundur. Anne sütü ile beslemeye devamın sağlanması, anne memesi emme tekniğinin öğretilmesi, periyodik 2-3 saat ara ile beslenmenin sağlanması, bebeği nasıl besleyeceği, beslerken ve uyuturken bebeğin başının yüksekte tutulması, gazın nasıl çıkartıldığı, biberon ile beslenenlerde  başlığının sütle tam doldurulması gerektiği, başlığın deliğinin küçük olması durumları anlatılmalıdır.

İnfantil kolik tedavisinde davranışsal tedavi yaklaşımları da denenir. Kucağa alma, emzik verme, kucakta susana kadar tutma, arabaya binmiş gibi sallama, belirli ritimdeki seslerin dinletilmesi (saç kurutma makinesi, elektronik süpürgesi gibi), müzik dinletme, beşikte sallama, bebek arabası ile gezdirme, bebeğin yanında yatma,ılık havlu uygulaması, loş ve sessiz ortamda tutulması,bebeğe yapılan uyaranların azaltılması gibi yöntemlerin bebeğin ağlama süresi veya atak sayısı üzerine olumlu etkisi gösterilememiştir. Fakat bu yöntemlerin önerilmesi ve uygulanmasında da sakınca yoktur. Herhangi bir yaklaşımdan yarar görülür ise uygulanabilir.

Kundak yapmanın uyaranları azaltarak kolik bulgularında azalmaya neden olduğu ileri sürülmektedir. Kundağın yararı olabilir ve denenmesi uygundur. Diğer faydalı bir yaklaşım ise masajdır. Bebeğe yapılan masaj kolik bulgularını azaltabilir, bebeğin rahatlamasını ve uyumasını sağlayabilir.

Bebek anne sütü almıyorsa, mama ile besleniyor ise  whey hidrolizatın zayıf bağırsak sindirimi nedeni ile aşırı gaz oluşumuna yol açtığı düşüncesi ile bebeğe inek sütü bazlı olmayan mamalar denenebilir. İnek sütü allerjisi araştırılabilir. Tam hidrolize mamaların veya hipoallerjen mamaların verilmesi denenebilir. Çalışmalarda hidrolize mamalar alan kolikli bebeklerde ağlamanın belirgin azalmış olduğu belirtilmektedir. Annelere diyet denenmiş ve annelere tüm süt ürünleri, buğday, soya, yumurta, fındık, fıstık, balık yasaklanması sonrası %30 oranında bebeklerde koliğin azaldığı saptanmıştır.

İfantil kolikte diyet değişikliğinin etkisini kesin olarak ortaya koymak zordur. Uygulanmasında tehlikeler vardır. Kolik sorununa yaklaşımda hiçbir zaman ilk seçenek olarak sunulmamalıdır. Tanıdan kesin emin olunmadıkça hipoalerjenik mamalar denenmemelidir. Anne sütü alan bebeklerde kesinlikle mama denenmemeli, annenin hemen diyete girmesinden kaçınılmalıdır.

İnfantil kolikte ilaçlarda denenmektedir.Antikolinerjik ilaçlar: Bağırsak düz kaslarında gevşemeye ve artmış peristaltik aktivitesini azaltmada etkili olurlar. Aşırı yan etkileri (ishal, aşırı uyku, solunum güçlüğü,konvülsiyona (havaleye) eğilim, sersemletici etki) nedeniyle önerilmez.

Simetikon (Metsil, Sab Simplex). Mukusun yüzey gerilimini azaltır, barsakta gaz oluşumunu ve gazın çıkmasını kolaylaştırır. Araştırmalarda etkisinin plasebodan farklı olmadığı görülmüştür. Bu ilaçlar emilmezler. Simetikon araştırmalarda  etkili bulunmamıştır.

İnfantil kolik tedavisinde çok sayıda bitkisel çaylar kullanılmaktadır.Rezene, papatya, mine çiçeği, meyan kökü, limon yağı, tarçın, karanfil, dereotu, zencefil, nane, civanperçemi, kakule, ıhlamur, kedi nanesi, sinameki kullanılan bitkisel çaylardır. Bu çaylar tek tek kullanılabildiği gibi karışım halinde de kullanılabilmektedir.  Nurse Harvey’s bitkisel şurubu,Aguline Bitkisel Şurup, Neo baby bitkisel şurup, Bliss baby bitkisel şurup  piyasada gaz giderici olarak sık kullanılan bitkisel çaylardır.  Bitkisel çayların uygunsuz ve yanlış kullanımları halinde bebeklerde birçok yan etki görülebildiği bildirilmiştir. Yapılan bazı araştırmalarda bitkisel çayların infantil kolikte ağlamayı azalttığı bulunmuştur. Ancak bu tedavi biçiminin güvenirliliği henüz belli değildir.

İnfantil kolik tedavisinde probiyotiklerde kullanılmaktadır.  Barsaklarımız da canlı yararlı bakteriler vardır. Barsaktaki bu canlı yararlı bakteri topluluğuna barsak florası denilmektedir.  Barsak florası, barsak da zararlı bakterilerin oluşturacağı hastalık  gelişmesini önlemekte ve bizleri hastalıklardan korumaktadır. Kullandığımız probiyotikler içersinde canlı bakteriler vardır. Probiyotik içersindeki bakteriler, insan bağırsağında normalde bulunan faydalı bakterilere (normal barsak florasına) benzerler. Probiyotikler bağırsak da ki yararlı bakterileri arttırarak, zararlı bakterilerin sayısını azaltarak etkili olurlar. Barsak sisteminde iyi bakterilerin doğal dengesinin korumasına ve yenilemesine yardımcıdır. Genel olarak barsak sağlığı ve bağışıklık sisteminin güçlenmesine yardımcı olduklarını gösteren güçlü bilimsel kanıtlar vardır.

Anne sütüyle beslenme normal bağırsak florasının gelişmesini sağlar. Kolikli bebekler üzerinde yapılan çalışmalarda bu bebeklerin bağırsaklarında kolay gaz yaptığı bilinen Clostridium difficile adı verilen bakterinin koliksiz bebeklere göre daha fazla olduğu bulunmuştur. Probiyotikler bu durumda bağırsağın koruyucu mukoza engelinin yeniden oluşumuna ve bağışıklık düzeyinin artmasına katkıda bulunurlar. Bebeklerde yapılan büyük bir araştırmadan elde edilen veriler, günde 1 kez Lactobacillus reuteri (Biogaia) tüketilmesi ile kolikteki ağlama süresinin önemli ölçüde azaldığını göstermiştir. Anne sütüne veya biberona ek olarak Biogaia alan bebeklerin çok daha sakin oldukları ve öğünlerini daha iyi ve daha çabuk sindirdikleri görülmüştür. Bu nedenle infantil kolik tedavisinde Biogaia denenebilir.

Nedeni  tam olarak belli olmayan bu hastalıkta ilaç ve ilaç dışı birçok tedavi yöntemi denenmiş, ancak etkili ve aynı zamanda güvenli bir tedavi biçimi bulunamamıştır. Hastalıkta etkisi kesin kanıtlanmış yalnızca bir ilaç vardır. O da zamandır. İnfantil kolik 3-6 ay sonra kendiliğinden geçen bir hastalıktır.

İnfantil kolikli bebekte ne yapılmalıdır?

Öncelikle bebeğin açlık, susuzluk ve alt temizliği kontrol edilmelidir. Açlık ve susuzluk giderilmelidir. Gerekiyor ise alt bakımı, temizliği yapılmalıdır.  Ağlama bunlara bağlı değilse ılık bir banyo yaptırarak bebeği rahatlatılması sağlanabilir. Yapılabilir ise yumuşak hareketlerle masaj yapılmalıdır. Bebeklere sakinleştirici müzik dinletilebilir. Uygun şekilde kundaklamak yararlı olabilir. Bebeği kucağa almak ve hafifçe sallamak denenmelidir. Ninni veya şarkı söylemek bebeği yatıştırabilir. Bebek susmuyor ve anne veya bakan kişi sıkıntılı ve stresli duruma gelir ise mutlaka bebeği başka birine (babaya, büyük annelere veya bakıcısına) bırakmak gerekir. Eğer her şeye rağmen bebek susmuyor ise ve aile dayanabilir ise bebek yatağına bırakılmalı ve uyuması beklenmelidir. Çevredeki ışık, ses ve uyaranlar azaltılmalı ve beklenilmelidir. Bebek bir türlü uykuya geçemiyorsa tekrar kucağa alınıp sakinleştirici yöntemler tekrar  denenmelidir.

Unutulmaması gereken bir nokta infantil kolikli bebek sağlık açısından hastalığı olmayan bebektir. İnfantil kolikli bebek mutlaka Çocuk Sağlılığı ve Hastalıkları Uzmanı tarafından muayene edilmelidir. Bebekte herhangi bir hastalık olmadığı, bebeğinfiziksel ve gelişimsel olaraknormal gelişen, sağlıklı bir bebek olduğu saptanmalıdır.Ailenin bebeğin fiziksel ve gelişimsel olaraknormalolduğunun ikna edilmesi gereklidir.   Tedavi olarak probiyotikler ve bebek çayları kullanılabilir. Tedavinin en önemli basamağı  basmağı anne ve babanın desteklenmesi ve  hastalığı öğrenmesidir.Annenin beslenme alışkanlığı ve bebeğin beslenme biçimi sorgulanmalıdır.Anne sütü alan bebeklerde kesinlikle mama denenmemelidir. Annenin gaz ve alerji yapan maddelerden (lahana, brokoli, soğan, turp, asitli çeşitli içecekler, nohut, kuru fasulye, turunçgiller, süt, çikolata, kahve, vb.)  arındırılmış diyet yapılabilir. Yarar görür ise devam edilmelidir.Bebek anne sütü almıyorsa, mama ile besleniyor ise  whey hidrolizatın zayıf bağırsak sindirimi nedeni ile aşırı gaz oluşumuna yol açtığı düşüncesi ile bebeğe inek sütü bazlı olmayan mamalar denenebilir. Mama ile beslenen bebeklerde inek sütü allerjisi araştırılmalıdır.

İnfantil kolik olan bebeklerde aşırı kusma, emmede güçlük, ishal ya da kabızlık, ateş, normal dönemde de aşırı huzursuzluk veya halsizlik, kilo alımında azalma,kilo alamama, solunum sıkıntısı, kol ve bacaklarından herhangi birisini az oynatma, vücutta herhangi bir travma izi, gözlerde kızarıklık, burunda aşırı akıntı, ağızda yaralar, kulakta akıntı, pişik, fıtık bulguları var ise mutlak tekrar Çocuk Sağlılığı ve Hastalıkları Uzmanı tarafından muayenesinin yapılması gereklidir.

İnfantil kolikte klinik tablo hafif, orta ya da ağır olabilir. İnfantil kolikli bebeklerin %47'sinde belirtiler üç ay içerisinde kaybolur. %41'inde ise altıncı aya kadar, geriye kalan %12'sinde ise 12. aya kadar bulgular sürmektedir.